Türkiye yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme stratejisiyle ekonomide önemli bir makas değişikliği gerçekleştirdi. Pandemide bir çok ekonomik küçülme gösterirken Türkiye dünyadan ayrışarak pozitif büyümeyi sürdürdü. Ancak bu süreçte iç piyasada artan dolar kuru ve yükselen enflasyon ekonominin ana gündem maddesini oluşturdu.
Peki yeni ekonomik model ve ihracat rakamları ne ifade ediyor? Ekonomilerde normalleşme ne zaman gerçekleşecek? Haber7’nin sorularını yanıtlayan Ekonomist İbrahim Derici, enerjiden ihracata, yeni ekonomik modelden yüksek fiyatlara çözümle ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Ekonomist İbrahim Derici’nin o açıklamaları;
-Ekonomideki yeni yol haritasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TÜRKİYE KRİZDEN DAHA AZ ETKİLENDİ
“Mevcut iktidar 19 yıldır iktidarda. 19 yıl boyunca kademe kademe yapılması gereken altyapı yatırımlarını yaptı. Ülkedeki ulaşım, sanayi, haberleşme gibi yapılması gereken tüm yatırımları yaptı. Yatırımlarının toplamının neredeyse 4 trilyon dolarlık olduğu söyleniyor. 19 yıl boyunca da bu ülke bu yatırımlar ile ve istikrarlı ekonomi politikalarıyla sürekli büyüyen bir Türkiye ile karşılaştık. Sadece 2009 krizinde bir küçülme yaşadık. Dünyadaki gidişattan pozitif ayrışarak sürekli büyüyen bir ülke ile karşılaştık. Nihayetinde 2020 Mart ayında Türkiye’de pandemi başladı ve hala hem Dünyayı hem Türkiye’yi etkilemeye devam ediyor. Kovid-19 döneminde ülkeyi yönetmek, üretimi durdurmamak çok önemliydi. Mevcut iktidar üretimin aksamaması için elinden geleni yaptı. Bunun sonucunda da Dünyada hissedilen enerji, lojistik krizleri Türkiye’nin pandemiyi iyi yönetmesi sebebiyle yaşanmadı. “
-İhracat rakamlarında peş peşe gelen rekorların derinliklerinde neler gizli?
“ARTIK SADECE TARIM İHRACATI YAPAN BİR ÜLKE DEĞİLİZ”
“Bu sadece bir yılın özeti değil. Son yıllarda ihracat düzenli olarak arttı. Bizim ihracatımız gerek ürün çeşitliliği gerek ise pazar çeşitliliği açısından sağlıklı artıyor. Sürekli düz bir grafik şeklinde artış gösteriyor. İhracatımızın kalemlerine baktığımızda otomobil, tekstil, madencilik, demir-çelik gibi sektörler ön planda. Biz artık katma değeri yüksek ürünler de ihraç edebiliyoruz. Mesela geçtiğimiz 2021 yılı içerisinde mobil oyun ihracatımız 1 Milyar dolar, Savunma Sanayii ihracatımız 3,6 Milyar dolar. Ekonomide mukayeseli üstünlükler teorisi vardır. Her ülkenin kendine göre daha üstün olduğu kalemler var.
Türkiye öyle bir noktada ki tarımda, turizmde, sağlıkta, sanayide, savunma sanayisinde çok ciddi bir ivme yaşadı. Türkiye’nin ithalat ve ihracatında yüzde 50 oranında Avrupa var. Bu iyi bir şey. Çünkü Avrupa’dan gelmiş birçok firma var. Hem biz Avrupa pazarlarını kaybetmedik hem Afrika pazarlarını geliştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu yıl Afrika’ya 25 Milyar doların üzerinde ihracat yaparak rekor kırdık. Mesela bu yıl Amerika pazarına da demir-çelik ihracatımız ile rekor kırdık. Eskisi gibi sadece tarım ürünleri ihracatı yapan bir ülke değiliz. Ama yeterli değil. İhraç kalemlerimiz içerisinde katma değeri yüksek ürünleri daha da arttırmamız gerekiyor. İhracatımız ithalata dayalı diyorlar. Aslında söylendiği gibi değil. Bazı sektörlerde 100 dolarlık ihracat yapıyorsak 40-45 doları ithalata dayalıdır.”
-İhracat rakamlarındaki pazar çeşitliliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
“ARTIK TÜRKİYE’YE MUHTAÇLAR”
Ekonomiyi siyasetten ayrı düşünemeyiz. Ancak Türkiye eski Türkiye değil. Batıya olan bağımlılığını çok ciddi şekilde kırmış bir ülke. İMF borcunun tamamını ödemiş bir ülke. Aslında Türkiye’ye muhtaçlar. İtalya ile bizim bir krizimiz çıktı bunun için birçok ülke araya girdi. 2018 yılında Rahip Brunson krizini yaşadık. O dönem Amerikan Başkanı Trump açıktan ben ekonomiyle sizinle uğraşacağım dedi ve yaptı. Rahip Brunson krizinde bile Almanya başta olmak üzere Avrupa, Türkiye’nin Amerika ile arasını bulmak için çok çalıştılar. Öyle bir çekişmenin Avrupa’ya da zarar vereceğini düşünüyorlar. Türkiye batılılar için hem üretim açısından önemli bir merkez hem lojistik açısından önemli bir merkez hem de kendileri için pazar olması açısından önemli bir merkez.
-Ekonomilerde normalleşmeyi ne zaman gözlemleyebiliriz?
ENFLASYONUN ÇÖZÜMÜ ÜRETİMİ ARTIRMAK
Amerika ve Avrupa’daki enflasyonla ilgili bunun geçici bir durum olmadığı ve birkaç yıl süreceği ile alakalı açıklamalar var. Bunun için de şahin söylemleri, faiz artırımına gidecekleri yönünde ciddi söylemler var. FED bu yıl 3 veya 4 defa faiz artırımına gider ise doları yükseltebilir. Ancak enflasyon ile mücadelede enflasyonun çeşitleri var. Talep enflasyonu, arz enflasyonu veya maliyet enflasyonu. Başlıca bunlar var. Talep enflasyonunda talep arzdan çoksa ister istemez fiyatlar artar. Böyle durumlarda sizin faiz politikalarınız talebi baskılayıcı politikalardır. Hatta buna biz para politikası deriz. Para politikasında faizleri arttırırsınız, talebi baskılarsınız, talep ve arzı denge noktasında buluşturmaya çalışırsınız.
Dünya şu an talep enflasyonu ile değil maliyet enflasyonu ile mücadele ediyor. Maliyet enflasyonu ile mücadelede yapılacak tek şey var; üretimi arttırmak. Bir taraftan küresel ısınma da dünyaya kıtlık getiriyor. Bizim ülkemizde bu yıl buğday üretimi 20 Milyon tondan 14 Milyon tona düştü. Arpa üretimi de yüzde 40 düştü. Buğday insan gıdası açısından en temel gıda arpa da hayvan gıdası açısından en temel gıda. Şimdi un fiyatları arttı aynı zamanda da yem fiyatları arttı diyoruz. Biz bu açığı kapatmak için ithalat yapıyoruz. Bu gibi ürünleri arttırmak için istediğiniz kadar uğraşın doğal şartların uygun gitmesine bağlıdır. Ukrayna-Rusya krizinin de ekonomi ile alakalı iki boyutu var. İki ülke de hem buğday hem arpa üretimini en çok yapan ülkeler. Biz de oradan ithalat yapıyoruz. İkinci boyutta enerjide de çok ciddi üretim yapan ülkeler.
PARADAN PARA KAZAMA DÖNEMİ BİTTİ
Tarımda biz net ihracatçı bir ülkeyiz. Tarımdaki ihracatımız artı 5 Milyar dolar. Ciddi ithalat da yapıyoruz tarımda. Ama toplam ihracatımız ithalatımızdan 5 Milyar dolar fazla. Tarımda Avrupa’da ürün hasılası bakımından birinciyiz. Fransa ile yarışıyorduk iki sene evvel geçtik. Tarımda sıkıntı yaşamamızın sebebi girdi maliyetlerimizin yükselmesi. Bir tarafta pazarlama sorunlarımız var, üretici memnun değil, yurt içindeki tüketici de memnun değil. O yüzden iktidarın hızlıca birtakım kararlar alması lazım. Ekonomi yönetimi tek başına sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bırakılacak bir konu değildir. Tek başına BDDK’ya bırakılacak bir konu değildir. Komple herkesin inanıp uygulaması gereken bir konudur. Yeni ekonomi politikalarıyla da paradan para kazanma dönemi bitti. Yatırım artsın, üretim artsın, ihracat artsın, istihdam artsın şeklinde temel dört nokta üzerine kuruldu. Evet çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Ama bu politikalar doğrudur. Bu politikalara toplumun tüm kesiminin inanıp arkasında durması lazım.
-Politika faizi yüzde 14 ama bankalarda iki katından fazla faizler isteniyor. Çözüm noktasında neler söylersiniz?
BANKALAR FAİZ FIRSATÇILIĞI YAPIYOR
Kredi faizlerini takip ediyorum ben de. Kredi faizlerini 4-5 grupta inceleyebiliriz. İhtiyaç kredileri, otomobil, ev, ticari krediler diye ayırabiliriz. Şu an en yüksek oranlar ihtiyaç kredilerinde var. Ancak gerek MB, gerek Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı bile özel bankaların faizlerini düşürmeleri konusunda ciddi uyarılarda bulundu. Maalesef bankalar krizi fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Kamu bankaları yüzde 13 seviyelerinde bir büyüme sağlarken özel bankalar yüzde 30 seviyesinde büyümüşler. Yüksek faizlerle piyasaları fonlamalarını çok etik bulmuyorum. Bunların da huyu bu. Kamu bankalarının da yeni finans kaynakları bulması şart. Yeni yeni paketler açıklanıyor. Bu politikaların arkasına vatandaşlar, şirketler, kurumlar dahil topyekûn arkasında durması gerekir. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız adını ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ koydu. Zor bir karar. Uygulamasında sıkıntılar çekiyoruz. Sıkıntılar çekerken dar gelirliyi de ezdirmeyeceğiz dendi ve maaşlara beklenenin üzerinde artışlar verildi. Bizim de bu politikaya inanıp arkasında durmamız lazım. Her şey kar ile açıklanmaz. Biz bu düzeni kıracağız. Karadeniz’de gazımızı bulduk, sisteme girmesi çok önemli. Bununla birlikte doğalgaz fiyatları da elektrik fiyatları da düşecek.
-Türkiye’nin yenilenebilir enerji konusunda attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
YENİLENEBİLİR ENERJİDE MÜTHİŞ ADIMLAR ATTIK
Türkiye yenilenebilir enerji konusunda mucizeler yaratıyor. Rüzgar elektriğinde, hidroelektrik santrallerde, güneş enerjisinde. Güneş enerjisinde 15 sene öncesinde sıfırdık. Hiç üretimimiz yoktu. Bizim bu kaynaklardan üretimimiz toplamda yüzde 50’leri buluyor. Bizim elektrik tüketimimiz her yıl bir önceki yıla göre 5.8 artıyor. Enerji talebi de artıyor. Türkiye büyüyor. Dünyada milletlerin refah düzeyi kişi başına tüketilen elektrik tüketimi ile de ölçülür. 15 yıl önceki elektrik tüketimi ile şimdi arasında 4 kat fark var. Bir taraftan nüfusumuz artmış bir taraftan da elektrik ihtiyacımız artmış. Bu bizim ne kadar büyüdüğümüzü de ne kadar refah düzeyimizin arttığını da gösteriyor. Son 20 yılda 620 tane baraj yapıldı. Bunlarda 240 tanesi enerji üretimi ile ilgili geri kalanı sulama ile ilgili. Bu yatırımlar bir taraftan yapılıyor sıkıntıları gidermek için iktidar elinden geleni de yapıyor.