AA muhabirine açıklamalarda bulunan Uysal, 350 milyar doların içerisinde vitaminler, antibiyotikler, aminoasitler, enzimler, probiyotikler ve prebiyotikler olduğunu bütün bu kimyasalların aynı çatı altında değerlendirildiğini söyledi.
Dünyada endüstriyel biyoteknoloji pazarının 2020 sonu itibarıyla yaklaşık 350 milyar dolarlık bir sektör olduğunu belirten Uysal, “Endüstriyel biyoteknolojinin en zor uygulaması enzim üretimi.” ifadelerini kullandı.
Uysal, şunları kaydetti:
“Sitrik asit için bir mikroorganizma hazır ederken enzim için 20,30 veya 50 mikroorganizma hazır etmeniz gerekiyor. Organik asitlerde laktik asit, sitrik asit, süksinik asit önümüzdeki 15-20 içerisinde petrokimyanın büyük oranda polimer endüstrisinde alacak. Bu organik asitler sadece birer organizma ile üretiliyor ama günün sonunda 300-500 tonluk reaktörlerde yapılan üretimler. Toplam endüstriyel enzim pazarı dünyada 10 milyar dolar. Afrika ve Rusya dahil bölgede 2 milyar dolarlık bir sektör.”
Enzimin bir organizma olmadığının altını çizen Uysal, “Dolayısıyla GDO’dan bahsedemeyiz. Enzimler insülin gibi antikor gibi proteinlerdir. Amino asitlerden oluşur. 3 boyutlu yapıları vardır. Reaksiyonları katalize eder. Normalde yüzlerce yıl sürmesi gereken reaksiyonları dakikalara indirir. Dakikalara indirdiği için endüstride çok ciddi bir kullanım alanı var.” diye konuştu.
Uysal, sütün pıhtılaştırılarak kazeinin çöktürülmesi dolayısıyla peynire giden yol enzimlerden geçtiğini, deri sanayisinde tüylerin alınması enzimlerle yapıldığını, tekstilde kumaşı ve ipliği nişastaya yatırıldığını buna haşıllama denildiğini belirterek, “Haşıl sökümünde enzim kullanılır ve en önemli uygulamada unların iyileştiricisi olarak enzimler kullanılır.” açıklamasında bulundu.
– “ÖNÜMÜZDEKİ 30 YIL İÇERİSİNDE DÜNYA 150 TRİLYON DOLAR YIKICI TEKNOLOJİLERE PARA AYIRACAK”
Uysal, sıfırdan enzim üretip piyasaya sunmak için en az 6-7 yıllık bir Ar-Ge ve üretim hazırlığı sürecinden geçmek, birçok engeli aşmak ve bu süre içinde ayakta duracak finansmana sahip olmak gerektiğini belirtti.
Biyoteknoloji ve ilaç gibi alanlarda öncü olan bazı yakın çevre ülkelerde dahi şu ana kadar girişilen denemelerin tümünün başarısızlıkla sonuçlandığının bilindiğinin altını çizen Uysal, “Dünyanın gittiği yöne bakarsak eğer biz çevre, ısınma ve nüfus ile alakalı baskıdan dolayı önümüzdeki 30 yıl içerisinde sürdürülebilirlik ve yediğimiz sütten, yumurtadan, etten giydiğimiz kıyafetten kullandığımız araçlara kadar çok yıkıcı teknolojilerle bütün alışkanlıklarımız değişecek. Örnek verecek olursak; hayvancılıktan gelen etin yerine kullanılabilecek et üreten bir şirket var. En son bir şirket bununla ilgili 300 milyon dolar yatırım aldı. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde dünya 150 trilyon dolar yıkıcı teknolojilere para ayıracak. Sürdürülebilirlikle alakalı.” ifadelerini kullandı.
Uysal sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabi bu hem çok büyük bir baskı. Bir taraftan fırsatlar sunuyor. Bu tip ürünleri üretebilecek şirketlerin sahibi olan ülkeler bir zenginlik oluşturacak bunu yakalayamayan ülkeler ile arasında çok daha büyük bir fark oluşacak. Bu teknolojilerin en önemli saç ayağını biz biyoteknoloji olarak öngörüyoruz. Diğer saç ayağı mühendislik diğer saç ayağı ise yapay zeka olarak konumlanıyor.
Dolayısıyla bizim asıl yapmak istediğimiz enzim üretimi. 50 yıldır bu bölge Hollanda, İngiltere, Danimarka ve Amerika’nın ürettiği enzimleri kullanıyor. Bu dört ülke dünyanın tamamını domine etmiş. Türkiye ilk defa yeni bir üretici olarak kendisini öne çıkıyor bu çok önemli ama biz asıl bu yıkıcı teknolojilerle gelişecek trilyon dolarlık pazarın en önemli saç ayağı olacak olan biyoteknolojiyle alakalı ülkemize bir yetkinlik kazandırıyoruz. Türkiye her yıl 150 milyon dolar endüstriyel enzim ithalatı yapıyor. LIVZYM bu endüstriyel enzim alanında ithalatı önemli ölçüde ikame etmeyi hedefliyor.”
– “ENZİMDE DIŞA BAĞIMLILIK AZALACAK”
Serdar Uysal, 2014 yılında kuruluş çalışmaları başlayan ve Tuzla Deri Organize Sanayi’de 4 bin metrekare kapalı alana sahip bir tesiste üretime başlayan LIVZYM Biyoteknoloji’nin, Türkiye’nin enzimde dışa bağımlığını azaltırken, Türkiye’nin cari açığının kapanmasına da olumlu katkı sağlamak üzere yola çıktığını söyledi.
Kuruluşuna Şubat 2019’da başlanan ve Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yer alan fabrikanın resmi açılışının, 26 Haziran 2020’de Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin katılımıyla gerçekleştirildiğini hatırlatan Uysal, tesisin odağında ise gıda sektörü olduğunu belirtti.
Uysal, Türkiye’de gıda sektöründe kullanılan enzimin önemli bir kısmının üretimi için yola çıkan tesisle birlikte Türkiye’nin ithalatını önemli ölçüde ikame etmeyi başarırken, bu alanda Türkiye’yi ihracatçı ülkeler arasında da konumlandıracağını vurguladı.
Ziraat Katılım’ın sermaye ortaklığıyla verdiği desteklere de değinen Uysal, “Katılım bankacılığında az rastlanılan örneklerden biri olarak, Ziraat Katılım ve Genel Müdürü Metin Özdemir, ülkemize yeni teknoloji kazandıran LIVZYM’a inanarak, üretim ve satışa geçme aşamasında ortaklık ve finansman desteği sağlamanın yanı sıra, finans ve ticaret bilgisi anlamında da tecrübe paylaşımında bulunmuştur.” diyerek sözlerini tamamladı.