Covid-19 pandemisi nedeniyle neredeyse iki yıldır tüm dünya alarmda. İlk günden bu yana milyarlarca insan bu beladan kurtulmak için çabaladı ve hâlâ da çabalamaya devam ediyor.
Geçtiğimiz yıl yaz aylarında virüs belirsizliklerin ortasında hızla yayılırken, Avustralyalı bir giyim şirketi ‘antivirüs giysilerini’ tanıtmaya başladı. Şirket, başta koronavirüs olmak üzere tüm virüsleri, bakterileri hatta mantarları ortadan kaldırdığını iddia ettiği ‘çığır açan’ bir spreyle kaplı giysiler için bir reklam kampanyası başlattı.
Ancak kampanya ve ürünler kısa süre içinde mahkemelik oldu. Şirket yetkilileri sattıkları kıyafetlerin ölümcül virüslerin yayılma olasılığını tamamen ortadan kaldırdığını savunurken, hükümet yetkilileri de kıyafetlerin bunu yaptığına dair hiçbir bilimsel kanıt olmadığını dile getirdi. Şirketin, ülkenin tüketici koruma yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle 3,7 milyon dolar ceza ödemesine karar verildi. Üreticinin davranışı ise ‘sömürü’ olarak nitelendirildi.
Yargıç kararında, “Reklam kampanyası, halk arasında Covid-19’un sonuçları ve yayılması hakkında önemli bir belirsizlik, korku ve endişe olduğu bir zamanda gerçekleştirildi. Firma, bu korku ve endişeyi istismar etmeye çalıştı” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’DE DE ÇOK FAZLA ÖRNEĞİ VAR
Bu Avustralyalı şirket maalesef ne ilk ne de tek… Belirsizlikleri ve insanların korkularını sömüren fırsatçılar dünyanın dört bir yanına yayılmış durumda. Türkiye’de de fırsatçılar hiç vakit kaybetmeden “mikrop savar” adı altında pazarladıkları ürünleri piyasaya sürdü. Telefon kılıfından tutun yaka kartına kadar pek çok ürünün mikrop savar olduğu iddiasıyla satışları devam ederken, insanlar da koronavirüs korkusuyla bu ürünleri satın almaya devam ediyor.
Meselenin sağlık boyutunu Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın’la, hukuki boyutunu ise Avukat Emel Korkut’la konuştuk. Aydın hiçbir boya, kıyafet gibi herhangi hiçbir ürünün aşının yerine geçmeyeceğinin altını kalın çizgilerle çizerken, Korkut da bu tür ürünlere aldanıp zarara uğrayan tüketicilerin hukuki haklarına dair önemli bilgiler verdi.
ANTİVİRÜTİK ADI ALTINDA SATIYORLAR
Virüse karşı giysilerle, yüze sürülen kremlerle ve içilen sularla önlem alınamayacağını söyleyen Prof. Dr. Faruk Aydın, “Bugün mücadele verdiğimiz Covid-19 pandemisinde etken ajan bir virüs. Parazitler, mantarlar ve bakteriler serbest olarak yaşayabilirken, virüs hücre içinde yaşamını sürdürebilir. Yani bizi hasta etmek için herhangi bir yerimize konup sorun çıkaramaz. Mutlaka hücrelerimize bağlanıp içeriye geçebilmesi gerekir” ifadelerini kullandı ve ekledi:
“Virüse karşı alınan antibakteriyel ürünlerin virüs dışında diğer ajanlara yönelik bazı pozitif etkileri olabilir. Ancak antivirütik boya, antivirütik kıyafet gibi herhangi bir ürün yok. Çünkü zaten virüs dışarıda herhangi bir sorun yaratmıyor. Dolayısıyla üstünüze bulaşmasının herhangi bir anlamı da yok. Hatta cildinizin yüzeyine konup içeri giremiyorsa da hiçbir risk yok.”
RUHSATSIZ HİÇBİR ÜRÜN ENFEKSİYONLARI ÖNLEMEDE KULLANILAMAZ
Ruhsatsız bir ürünü rasyonel tıp eğitimi gören hiçbir hekimin önermeyeceğini de söyleyen Aydın, ”Covid-19 ile mücadelede en önemli silahımız olan aşı üretimi için pek çok çalışma yapıldı. Eğer antiviral bir koruyucu yapılmak isteniyorsa da tıpkı aşıda olduğu gibi temel çalışmaları tamamlanmalı ve faz çalışmalarından geçirilmeli. Bununla da kalmayıp ilgili mercilere ürün ruhsatlandırılmalı. Ruhsatlandırmayan ve temel çalışmaları yapılmayan hiçbir ürün enfeksiyonları önlemeye yönelik ilaç statüsü kazanamaz” diye konuştu.
HİÇBİR ÜRÜN AŞININ YERİNE GEÇEMEZ
Son zamanlarda virüslerden koruyan ürünler, bitkiler gibi pek çok şeyin reklamını gördüğümüzü hatırlatan Aydın, “Bunlar sanki koronavirüse çare olacakmış ve tedavi edici bir ajanmış gibi pazarlanıyor. Bu pazarlama tamamen kişisel gelire yönelik yapılıyor. Reklamları dönen ve bu gibi iddialardan bulunan ürünler asla sağlık otoriteleri tarafından ruhsatlandırılmış değil. Özellikle de aşının yerine asla ve asla geçemezler. Dolayısıyla bu ürünlerin satışı yapılarak toplum sağlığı da riske ediliyor” dedi ve şöyle devam etti:
“Vücut dışını ve yüzeyleri dezenfekte etmek için zaten ruhsatlı dezenfektanlar kullanılmakta. Bunların içinde bulunan alkol de insan sağlığının minimal derecede zararı olan bir ajandır. Bunlar varken harici başka bir şey kullanmaya hiç gerek yoktur.”
HEM EKONOMİK AÇIDAN HEM SAĞLIK AÇISINDAN ZARARLI
Kısacası hekimlerin önermediği hiçbir ürünün kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Aydın, “Sağlıklı beslenen, herhangi bir sağlık sorunu olmayan veya sağlık sorunu olup da hekime başvurup uygun tedavileri almış kişilerin başka birilerinin önerileri doğrultusunda koruyucu adı altında satılan ürünleri alması hem ekonomik açıdan hem de sağlık açısından zararlı” dedi.
TÜKETİCİYİ ALDATICI REKLAMLAR CEZALANDIRILIR
Bunun üzerine Avukat Emel Korkut’a da “Halkın korkularından faydalanarak piyasada satılan virüs savar ürünler için ne gibi yasal yaptırımlar var?” sorusunu yönelttik. Korkut, tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamaların cezasız kalmayacağını belirterek şunları söyledi:
“Gerçeğe aykırı şekilde ürünlerin virüs savar olduğu belirtilerek satışa sunulması veya herhangi bir mecrada bu ürünlerin virüs savar olduğu şeklinde reklamının yapılması halinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca sorumlular hakkında yasal yaptırım uygulanabilir. Söz konusu kanunda tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamaların yasak olduğu ve tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can güvenliğini ve mal güvenliğini tehdit edici ticari reklam yapılamayacağı açıkça belirtilmiştir. Böyle bir durumda sorumlular hakkında idari para cezası veya haksız ticari uygulamanın durdurulması veya düzeltilmesi cezaları yasaya aykırı eylemin niteliğine göre ayrı ayrı veya birlikte uygulanabilir.”
ZARARA UĞRAYAN ŞİKAYET HAKKINA SAHİP
Yasaya aykırı reklamlarda, ürünü satan veya üreten reklam verenin yanı sıra reklam ajansları ve yayın mecralarının da sorumlu olduğunu belirten Korkut, “Bununla beraber Türk Ticaret Kanunu’na göre bir ticari işletmenin rakipleri karşısında öne geçmek amacıyla ürünleri hakkında kasten yanıltıcı beyanda bulunması cezayı gerektiren bir eylem olup şikayet halinde sorumlular iki yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılabilir” dedi ve ekledi:
“Ancak bu düzenleme haksız rekabete ilişkin olduğundan haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek kişiler şikayet hakkına sahip olabilecektir.”