Uluslararası gözlemciler…
– Önce bir yıl dediler.
– Sonra üç ay dediler.
– Ardından da bir ay dediler.
*
Ve son olarak söyledikleri şu:
*
Kabil 72 saatte düşer.
*
Afgan hükümetine bağlı güçler, o kadar hızlı çözülüyor ki…
Taliban bile bu hıza yetişemiyor.
*
Bir başka deyişle…
Afgan Ordusu’nun çözülme hızı, Taliban’ın ilerleme hızından daha fazla.
*
Buradan çıkarmamız gereken iki ders var:
*
– BİR: Varlığını elin Amerikalısının para, silah ve eğitim desteğine borçlu olan bir ordu, hızla çözülmeye mahkûmdur.
*
– İKİ: Kuvayımilliye ruhuyla hareket edip vatan savunmasına geçmek şarttır ki… Bunun için bir Atatürk’e ihtiyaç vardır.
FELAKETLERİN ORTASINDA DUYGU DURUMUMUZ
– Bir MFÖ şarkısında da söylendiği gibi: Ne iştah kaldı ne de afiyet.
*
– Etrafımdaki herkeste aynı sendromlar: İsteksizlik hali, asık suratlar, bozuk moral.
*
– Video izleyip ah vah ederek geçip gidiyor günlerimiz.
*
– Çeşitli yardım seferberliklerine minik katkılarla kendimizi iyi hissetmeye çalışıyoruz ama nafile!
*
– Her türlü turizm faaliyetine karşı genel bir kayıtsızlık içindeyiz.
*
– Bazılarımız sataşacak yer arıyor. Bazılarımız ise patlayacak yer.
*
– Herkeste bir kabuğuna çekilme durumu var. Vur patlasın çal oynasın havası, hiçbir yerde yok.
*
– Haberleri açmaya korkuyoruz. Her an yeni bir felaket haberi daha alacakmışız gibi.
*
– Yangınlardan sellere… Sellerden yangınlara… Hiçbir şeye konsantre olamıyoruz.
*
– “Nasılsın” diyenlere… “Nasıl olalım, görmüyor musun memleketin halini” diye cevap vermeler.
*
– Rüyalarımıza ya ağlayan kaplumbağalar giriyor ya da selin sürüklediği tomruklar.