Jeanne Pouchain için her şey 2016 yılında başladı. Pasaportunun süresi dolduğundan yenilemek için başvuru yaptı ancak reddedildi. Bu durumu biraz can sıkıcı buldu ama “Herhalde belgelerim eksikti” diye düşünüp fazla üzerinde durmadı.
Bu olaydan birkaç hafta sonra doktora gitmesi gerekti. Her zaman olduğu gibi Lyon’un Saint-Joseph kasabasında görevli aile hekiminden randevusunu aldı. Ancak kliniğe gittiğinde onu bir sürpriz bekliyordu. Fransa vatandaşlarının kamusal sağlık hizmetlerinden faydalanmasına yarayan yeşil kartı reddedildi. “Teknik bir sorun vardır” deyip yine üzerinde durmadı.
Diyabet ilaçlarını almak için gittiği eczanede görevlinin “İlaçlarınızı devlet ödemiyor. Sizden tam ücret alacağız” demesini de aynı teknik soruna bağladı.
Pouchain’e göre, bir dizi talihsiz tesadüf peş peşe geliyordu. Sonuçta ülkesi Fransa bürokrasisiyle ünlüydü ve her Fransız bir gün bu bürokrasinin çarkları arasında ezilme çilesini tadıyordu. O nedenle içi rahattı, sorun er ya da geç çözülürdü.
“AÇIKLAYAMIYORUM AMA SİZ YOKSUNUZ”
Ama banka hesap ekstresini gördüğünde sorunun biraz daha ciddi olabileceğini düşünmeye başladı çünkü hesabın bakiyesi eksilere inmişti. Halbuki Pouchain kendisine ulaşan birçok çeki kuruşuna dokunmadan hesabına yatırmıştı.
“Paranın hesabıma gitmesi gerektiğini biliyordum ama hesap bomboştu. Ben de bankaya gittim. Küçük bir şubeydi. 27 yıldır müşterileriydim ve tüm personel beni gayet iyi tanıyordu” diyen Pouchain, birkaç dakika sonra hayatının şokunu yaşadı:
“Bankanın müdürü yanıma gelip ‘Üzgünüm ama siz yoksunuz’ dedi. ‘Ama işte buradayım, beni tanıyorsunuz’ dedim. O da bana, ‘Bunu ben de açıklayamıyorum ama yapabileceğim bir şey yok’ cevabını verdi.”
Banka müdürü Jeanne Pouchain diye bir kişiye dair kayıt bulunmadığını ve bu isme açılmış bir hesap olmadığını da söylemiş ve Pouchain’in çek defterini geri istemişti.
Pouchain vermek istemedi. Bankadan ayrılırken müdür eline içi çeklerle dolu bir zarf tutuşturdu. Bunlar Pouchain’in hesabına yatırdığını düşündüğü ve değeri 14.000 euro civarında olan çeklerdi. Müdür özür dilemeyi ve “Yapabileceğim hiçbir şey yok” demeyi de ihmal etmedi.
ÖLÜM BELGESİNİN TESLİM TUTANAĞINI KENDİ İMZALADI
Pouchain, olan biteni açıklamakta zorlanıyordu. Bir şeylerin doğru gitmediğinin farkındaydı. Hayatı boyunca bu tür şeyleri hep çok iyi takip etmişti. Ödemeleri geciktirmez, belgeleri, vergi iade formlarını dekontları hep saklardı. Eve dönerlerken eşi Pierre-Jean, “Belgelerde bir karışıklık olmuştur” dedi, “Merak etme, hallederiz”dedi.
Ama sonraki birkaç ay içinde tuhaflıklar devam edince Pouchain olan bitenin sadece bir bilgisayar hatasından çok daha fazlası olduğunu idrak etmeye başladı. Çalışmaya ve otomobilini kullanmaya devam etmiş, pasaportu için yeniden başvuru yapmış bu kez dosyaya öncekinden daha fazla belge koymuştu. Ancak Ekim 2017’de başvurusu geri döndü. Üzerinde “REDDEDİLDİ” yazıyordu, başka da bir açıklama yoktu.
12 Kasım 2017’de Pouchain’lerin kapısı çaldı. İki mahkeme görevlisi Pierre-Jean Pouchain’e bir zarf getirmişti. Kapıyı Jeanne açtı ve teslim tutanağına imzayı atıp zarfı aldı. Açtığında içinden öldüğünü ilan eden belgenin çıktığını görünce gözlerine inanamadı.
“ÖLMEMİŞ HİÇ KİMSE ÖLMÜŞ İLAN EDİLEMEZ” DEDİLER AMA…
Belgede Şubat 2016’da görülen bir davada bir avukatın o sırada 53 yaşında olan Jeanne Pouchain’in öldüğünü söylediği yazıyordu. Ortada ne bir ölüm belgesi ne de başka bir kanıt vardı. Ama nasıl olduysa bu iddia kabul edilmiş, kimse de detayını sorgulamak için çabalamamıştı.
Pouchain bir an yere yıkılacak gibi oldu. O anları, “Nasıl ölmüş olabilirdim ki? Biri benim öldüğümü söylemiş, yargıç da bir ölüm belgesi bile olmadan ona inanmış mıydı? Suratıma yumruk yemiş gibi oldum” sözleriyle anlattı.
Yine de sorunun kolayca çözülebileceğini düşünüyordu. Bunun için önce doktoruna gidip halen hayatta olduğunu gösteren bir belge aldı. Ardından Saint-Étienne’de bulunan ilgili kuruma gitti ve bir yanlışlık olduğunu bildirdi. Ancak kurumdaki kişiler ölmemiş olan hiç kimsenin ölmüş ilan edilemeyeceğini ve bu meselenin kendi yetki alanlarının dışında olduğunu söyledi.
O zamandan beri yani 3,5 yıldır Pouchain, Fransa makamlarına kendisinin, ailesinin, arkadaşlarının, komşularının, yaşadığı kasabanın belediye başkanının hatta yabancıların çok iyi bildiği bir şeyi kanıtlamaya çalışıyor: “Ben ölmedim, yaşıyorum!”
NE KİMLİĞİ VAR NE DE BİR ADRESİ
İngiliz Guardian gazetesine verdiği röportajda, hayatının son 3 yılının bir kabus gibi olduğunu söyleyen Pouchain, “Bugün Aslında Dündü filmi gibi. Her sabah uyandığımda ilk aklıma gelen şey, eşimle ilk konuştuğumuz şey bu oluyor. Her gün, sonu gelmeyen bir gün” dedi.
Pouchain için hukuken ölü olmak kamusal sağlık hizmetlerine erişemediği anlamına geliyor. Bu nedenle diyabet ve tiroit ilaçlarını para ödeyerek alması gerekiyor. Ölülerin paraya ya da otomobile ihtiyacı olmadığından sürücü belgesi iptal edildi. Süresi dolan pasaportunu ve kimlik kartını da yenileyemiyor. Bu nedenle herhangi bir yere seyahat etmesi mümkün değil.
Covid-19 karantinası döneminde kimliksiz sokakta gezenlere para cezaları verilmesi gündeme geldiğinden, Pouchain neredeyse hiç evinden çıkamadı. Adresinin neresi olduğunu gösteren bir kanıt yok. Fransa’da birçok resmi makamın kapısını açan elektrik faturasından da adı silindiği için iş başvurusu yapamıyor, emekli maaşı alamıyor.
“BENİ DÜNYA ÜZERİNDEN NASIL SİLEBİLDİLER?”
“İnsanlar Covid karantinalarından şikayet ediyor ama ben 3 yıldır böyle yaşıyorum” diyen Pouchain, psikolojisinin de büyük darbe aldığını da şu sözlerle anlattı:
“Şu an daha iyiyim ama bazı günler yıkanıp giyinmeye ya da saçımı yapmaya üşendiğimi itiraf etmekten de gurur duymuyorum. Eskiden hep bakımlı bir insandım. Şu an dışarı çıkmıyorum ve şişmanladıkça şişmanlıyorum.”
Gerçekten de Pouchain, 3 yılda 30 kilo aldı, yaşadığı stres nedeniyle ağır bir depresyona girdi ve üç kez hayatına son vermeye çalıştı. Bazı günler delirmeye başladığını, ya da kendisini gerçekten mezara götürecek berbat bir komplonun içinde olduğunu düşündüğünü belirterek, “Önceden antidepresan ve antianksiyete ilaçları kullanıyordum. Şu an bunlara param yetmiyor. Hiçbir şey yapamıyorum. Hiçbir şeye hakkım yok ve ömrüm boyunca çalıştığım halde hiçbir şeyim yok. Beni dünya üzerinden nasıl silebildiler böyle?” dedi.
HER ŞEY İHALEYLE BAŞLADI
Pouchain, hukuken 5 yıl önce “ölmüş” olsa da hikâye aslında 2000 yılında başladı. O tarihte Pouchain bir temizlik şirketi sahibiydi. Lyon’daki lüks ev ve ofisleri temizliyorlardı. Şirket, yaklaşık 20 yılda aşağı yukarı 120 kişiye iş kapısı oldu.
Pouchain sert ama adil bir patron olduğunu belirterek, “Çalışanlar gelir giderdi. Başka yere geçerler ya da emekli olurlardı. Ama kimseyi asla işten çıkarmadım. İyi bir üne sahiptim ve başarılıydım. Çalışanlarımın çoğu kadınlardı. Çoğunun çocukları vardı ve paraları yoktu. Bir sorun yaşadıklarında onlara destek olurdum. İş yerimi bir aile gibi yönetiyordum ve bu büyük bir hataydı. Aramıza yeterince mesafe koymadım” diye konuştu.
2000 yılının sonbaharında, Pouchain bir plazanın temizlik ihalesini kaybetti. Fransa çalışma yasası gereği, bu tür ihaleler bir şirketten bir başkasına geçtiğinde, çalışanlar da otomatikman yeni şirkete transfer oluyor. Pouchain 20 yıllık kariyeri boyunca böyle 35 transfer yaptığını süreci avukatının ve muhasebecisinin yürüttüğünü belirtti ve ekledi:
“Bu olayda transfer edilecek sadece bir çalışan vardı ve Madam H. diyeceğimiz bu kişi Mayıs 1999’dan beri benim şirketimde çalışıyordu.”
2000 YILININ SONUNDA MADAM H. TRANSFER OLDU
Pouchain’e göre Madam H. çalışkan ve ciddi bir kadındı. “İyi ilişkilerimiz vardı. Çocuklarının okul masraflarını karşılamak için çalışıyordu. Bir keresinde eşiyle tatile gitmiş, gittiği yerden bana bir kart göndererek geri dönmeyi iple çektiğini söylemişti” diyen Pouchain kadını yeni şirketine sorunsuz transfer ettiğini belirtti: “31 Aralık’ta benim için çalışmayı resmen bıraktı. 2 Ocak 2001’den itibaren yeni şirketinde çalışıyor olması gerekiyordu.”
Ancak dört ay sonra, Madam H., Pouchain’e bir belge göndererek Ocak 2001’de 200 saat çalıştığını belirtti ve ücretinin ödenmesini istedi. Pouchain, kadına “O tarihte benim için çalışmıyordun” dedi ve ödeme yapmayı reddetti. Bunun üzerine konu iş mahkemesine intikal etti.
Yıllar süren davanın ardından mahkeme 2004 yılında, çalışan transferinin kurallara uygun bir biçimde gerçekleştirilmediği gerekçesiyle Pouchain’i Madam H.’ye 14.000 euro ödemeye mahkum etti. Ancak Madam H.’nin avukatı davayı Pouchain’in kendisine değil ticari marka adı olan Select Services’a açmıştı. Dolayısıyla mahkemenin kararı kadük oldu.
2013’TE KONU KAPANDI SANDILAR, GERÇEK SONRADAN ANLAŞILDI
Beş yıl sonra Madam H. bir dava daha açtı. Bu sefer davalı Pouchain’in şahsıydı. Ama iş mahkemesi meselenin daha önce yargılandığı ve kapandığı gerekçesiyle davayı reddetti. 2013 yılında Pouchain’e hakkındaki davanın düşürüldüğü bildirildi. 100.000 euro’luk bir avukat masrafıyla karşı karşıya olsa da konu kapandığı için memnundu.
Ancak Pouchain’in avukatı Sylvain Cormier, bu bildirimin muhtemelen sahte olduğunu, Madam H.’nin avukatı tarafından zaman kazanma amaçlı gönderilmiş olabileceğini söyledi. Zira bir süre sonra konu yeniden mahkeme gündemine geldi. Dava dilekçesinde Pouchain’in öldüğü belirtiliyor ve varislerinden anlaşmaya varılması talep ediyordu. Cormier, “Böyle bir şey olmamalıydı” dedi.
Pouchain ailesi önce mahkemeye başvurup ölüm kayıtlarını düzeltmeye çalıştı ama başarılı olamadı. İdari mahkemeler konunun kendi yargı alanlarının dışında olduğunu belirtiyordu. Daha sonra Pouchain uzun bir süre davasını alacak avukat bulmaya çalıştı. En sonunda Cormier davayı almayı kabul etti.
Cormier, Guardian’a, “Madam Pouchain bana hikayeyi ilk anlattığında inanamadım. ‘Mümkün değil’ dedim. Ama dosyaları okuduğumda bana söylediği her şeyin inanılmaz ama gerçek olduğunu gördüm” dedi. Gerçekten de ortada bir ölüm belgesi yoktu, sadece bir avukatın sözüyle hareket edilmiş ve kimse olan biteni kontrol etmemişti.
ABD VE HİNDİSTAN’DA DA BENZER OLAYLAR YAŞANDI
Pouchain’in davası oldukça garip ancak kanlı canlı olduğu halde ölü ilan edilen ve yaşadığını kanıtlamak için hukuk mücadelesi veren ilk insan o değil.
Örneğin 2013 yılında ABD’nin Ohio eyaletinde bir mahkeme, Donald E. Miller isimli kişinin hukuken ölmüş olduğunu ilan eden kararı bozmayı reddetti. O sırada Miller da mahkeme salonunda sapasağlam oturuyor, yargıcın kararını dinliyordu.
Binlerce dolarlık birikmiş nafaka ödemesi bulunan Miller, 1986 yılında ortadan kaybolmuştu. Eski eşi, sosyal güvenlik desteği alabilmek için 1994’te mahkemeye başvurarak Miller’ın ölü ilan edilmesini istemiş ve kabul edilmişti. Bu esnada başka bir eyalette yaşamaya ve çalışmaya devam eden Miller, yıllar sonra Ohio’ya geri döndü. Ancak mahkeme eyalet yasalarına göre 3 yıldan daha eski ölüm belgelerinin geri döndürülemez olduğunu belirterek Miller’ın ölü kalması gerektiğine karar verdi.
Hindistan’da da Lal Bihari isimli bir çiftçi 1975-1994 yılları arasında hayatta olduğunu kanıtlamak için neredeyse 20 yıl boyunca mahkemelerde savaştı. Çektiği çileye dikkat çekmek için kendisine bir cenaze töreni bile düzenleyen Bihari, bir de kendi gibi yanlışlıkla öldü ilan edilen kişileri temsil etmek üzere Uttar Pradeş Ölü İnsanlar Derneği’ni kurdu. 2003 yılında Ig Nobel ödülüne layık görülen Bihari’nin hikayesini anlatan Bollywood filmi Kaagaz da bu yıl Ocak ayında vizyona girdi.
EŞİNİN OTOMOBİLİNE HACİZ GELDİ
Çalışanlarla uğraşmaktan bıkan Pouchain, 2013 yılında temizlik şirketini kapatıp, beş nesildir eşinin ailesinde bulunan taş evde ufak bir restoran açmaya karar verdi. Fransa’nın en elit okullarından biri olan Sciences Po’dan mezun eşi Pierre-Jean ise evin yanındaki ofisinden yürüttüğü danışmanlık işine devam ediyordu.
Ancak 12 Kasım 2017’de ellerine ulaşan belge nedeniyle işler altüst oldu. Belgede “Madam Jeanne Pouchain’in ölümünün ardından iş mahkemesinde davanın yeniden açıldığı, Pouchain’in varisleri Pierre-Jean ile oğlu Hugo’nun Madam H.’nin talep ettiği 20.000 euro’nun yanında artı 15.000 euro’luk tazminat ödemesi gerektiği” belirtiliyordu. 15 gün sonra Pierre-Jean ve Hugo’nun banka hesapları donduruldu.
Pouchain, “Bizi pusuya düşürdü. Ben hayattayken davayı kazanamadığı için ölü ilan edilmemi sağladı” dedi.
HER ŞEYİNİ SATMAK ZORUNDA KALDI
O tarihte ailenin durumu oldukça iyiydi. Örneğin Pierre-Jean 2002 model bir Porsche Boxster kullanıyordu. Ancak Ağustos 2019’da araç haczedildi. Pierre-Jean, “Aslında değeri 24.000 euro’ydu ama her yerine hasar verip 7.000 euro’ya sattılar” dedi. Dahası Jeanne ve Pierre-Jean evlendiklerinde bir varlıklarını ayırma anlaşması yapmışlardı. Yani birbirlerinin malları üzerinde hak sahibi değillerdi. Peki nasıl oldu da mahkeme Pierre-Jean’ın aracını haczedebildi? Bu sorunun cevabını kendisinin de bilmediğini söyleyen Pierre-Jean, “İkimiz de ömrümüz boyunca çok çalıştık. İkimiz de ağzımızda gümüş kaşıkla doğmadık” diye konuştu.
Pouchain, borçlarını ödeyebilmek için alyansı ve evlilik yüzüğü dahil tüm mücevherlerini sattı. En çok da oğlunun vaftiz madalyasını sattığına üzüldü. Şu an Pierre-Jean’ın danışmanlık işinden gelen gelirle idare ediyorlar ama kendilerini güvende hissetmiyorlar. Pierre-Jean, “Bizi evimizi almakla tehdit ettiler. Ortada kişisel bir intikam var gibi ve biz ne olduğunu anlayamıyoruz. Bizi yok etmeye çalışıyor gibi görünüyorlar ama kimsenin umurunda değil” ifadelerini kullandı.
Sürekli stres hali Pouchain ile oğlu Hugo arasında da bir gerginliğe neden oldu. Biyoloji mühendisi olan 28 yaşındaki Hugo, daha fazla Fransa’da yaşamak istemediği için Fransız Guyanası’nda bir iş bulup oraya taşındı. Neyse ki ülkeden ayrılmadan hemen önce annesiyle aralarını düzelttiler. Pouchain, “Normalde oğlumu ziyarete giderdim ama gidemiyorum. Çünkü pasaportum yok” dedi.
CEZAYİR’DE DOĞDU, AİLESİNİ HİÇ TANIMADI
Pouchain’in hayat hikayesine bakılırsa, eşinin “Ağzımızda gümüş kaşıkla doğmadık” ifadesi az bile söylenmiş gibi görünüyor. Cezayir’de doğan kadın anne babasını hiç tanımadı ama teyze dediği kişinin annesi olduğundan şüpheleniyor. 14 günlükken Fransa’ya getirilmiş ve yedi çocuklu bir ailenin yanına yerleştirildi. Aile zaten zor durumda olduğundan besleyecek bir ağza daha ihtiyaçları yoktu.
Pouchain 23 yaşına kadar bu ailenin yanında yaşadı. Şiddet dolu bir çocukluk geçirdi. 23’üne geldiğinde evlenmek için evden kaçtığını söyleyen Pouchain, “Çocukluğumda yaşadıklarım bana bazı insanların ruhlarında bir siyahlık olduğunu öğretti. Daha kreşteydim ve bu kabustan kurtulmak için tek yolumun okumak olduğunu öğrenmiştim” diye konuştu.
Önce bakaloryasını sonra da işletme derecesini aldı. “Final sınavı 1 saat mesafedeki Bourg-en-Bresse’teydi. Ama ne yol için ne de otel için param vardı. O nedenle otostop çekerek gittim ve bir köprünün altında uyudum. Yine de sınavı geçmeyi başardım” diyen Pouchain’in asıl hedefi Avustralya’ya göçmekti. Ama bir partide Pierre-Jean’la tanıştı ve görür görmez birbirlerine aşık oldular. 1988 yılında da evlendiler. Pouchain, “Pierre-Jean beni evden atsa parasız pulsuz sokaklarda kalırdım” dedi.
MERKEZİ SİSTEME GEÇEN YIL GEÇİLDİ
Fransa’da ölümlerin bir doktor tarafından teyit edilmesi ardından 24 saat içinde belediyeye bildirilmesi gerekiyor. Belediye bir ölüm belgesi hazırlıyor. Ardından ölen kişinin yakınları vergi, sağlık, sosyal güvenlik gibi kuruluşlara ve bankalara başvuru yaparak gerekenin yapılmasını istiyor.
Geçen yıla kadar ülke genelinde merkezi bir ölüm kayıt listesi yoktu ve sadece aile üyeleri ölümün kayıtlı olduğu belediyeden detay isteyebiliyordu. Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (Insee) geçen yıl 1970’lerden günümüze uzanan dönemde yerel yetkililerin biriktirdiği ölüm kayıtlarını bir araya getirmeye başladı.
Pouchain’in durumunu araştırmak için Insee’ye başvuran Guardian muhabiri ilk olarak Pouchain’in ölmüş insanlar listesinde olduğu “ama ölmediği” söylendi. Ardından bir Insee sözcüsü, “Üzgünüm bir hata yapmışız, Pouchain ölü listesinde değil” açıklamasını yaptı. Bununla birlikte Pouchain’in yaşayan insanlar listesinde de olmadığını ifade eden sözcü, “Üzgünüm, maalesef bu konuda daha fazla bilgimiz yok” yanıtını verdi. Bununla birlikte Pouchain’in yaşadığı yerin belediyesinde oluşturulmuş bir ölüm belgesi kaydı da bulunmuyor.
BANKAYA, SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA KİM HABER VERDİ?
20 yıldır devam eden bu hukuk mücadelesinin en anlaşılmaz tarafı da Pouchain’in nasıl ölü ilan edilebildiği ya da mahkemenin elde bir kanıt olmadan bunu nasıl kabul edebildiği. Dahası hata yapıldığı anlaşıldıktan sonra bunun nasıl geri döndürülemediği de merak konusu.
Pouchain, bankasını, sosyal güvenlik kurumunu ve diğer resmî kurumları öldüğüne dair kimin bilgilendirdiğini de bilmiyor. Dahası bir ölüm belgesi olmadan bunun nasıl yapılabildiğini de öğrenebilmiş değil. Aslına bakılırsa bunu kimse anlamıyor.
Pouchain, “Bu insanlara anlattığınızda kulağa çok gülünç gelen bir şey. Duyanlar bunun mümkün olmadığını, aptalca olduğunu düşünüyor. Ama bu son üç yıldır bizim hayatımız” dedi.
Pouchain, “Jandarmalar Pierre-Jean’ın otomobilini haczetmek için geldiklerinde ağlayıp yalvardım, onlara ne olduğunu anlatmaya çalıştım ama bir jandarma benm bir anda ölü ilan edilemeyeceğimi söyledi. Sonra merkezi bir veri tabanını kontrol etti ve ‘Sizin yerinizde olsam trafiğe çıkmazdım çünkü siz yoksunuz. Ehliyetiniz yok'” diye konuştu.
KASITLI MI HATA MI?
Pouchain’in avukatı Cormier, sahtekarlık ve yalan beyan suçlamalarıyla ceza mahkemesinde, Madam H.’nin Pierre-Jean’ın mallarını haczetmesini önlemek için de idari mahkemede davalar açtı. İlk duruşma 31 Ağustos’ta yapılacak. Cormier bu duruşmada Pouchain’in hukuken hayata döneceğini umduğunu ama bir yargıcın olan biteni araştırıp kesin karar vermesinin iki yılı alabileceğini de belirtti.
Pouchain’in bütün süreç boyunca iyi niyetle hareket ettiğini de belirten Cormier, “Hayatım boyunca böyle bir şeye rastlamadım. Bence yavaş yavaş da olsa sonunda o noktaya geleceğiz ve Madam Pouchain’in sapasağlam hayatta olduğunu, yalanlar söylendiğini ve hatalar yapıldığını kanıtlayacağız” dedi. Cormier yeni açtığı davadaki argümanının kasıtlı bir hata yapıldığı yönünde olduğunu da belirtti.
Kasıt olup olmadığına yargıç karar verecek ama Pouchain, 70 yaşındaki Madam H.’nin böyle bir davayı sürdürdüğüne inanmakta güçlük çektiğini söyledi ve ekledi: “İş mahkemesinde karşı karşıya geldiğimiz zaman bile bana karşı söyleyecek bir şeyi olmadığını söyledi. Yargıça benim için çalıştığını, kendisine tamamen normal davranıldığını ve adil bir yönetici olduğumu anlattı.”
ADALET BAKANI BİLE DEVREYE GİRDİ
Madam H.’nin avukatı Pascale Revel ise davayla ilgili yorum taleplerini defalarca reddederek, “profesyonel kurallar gereği konuşamayacağını” söyledi. Madam H.’nin konuşmasıyla ilgili talepleri ileteceğini belirten Revel, “sizinle bağlantı kurup kurmamakta tamamen özgür” dedi. Ancak Madam H.’den ses çıkmış değil. Geçen yıl Ekim ayında görülen keşif duruşmasında Revel, Pouchain’i ailesinin de yardımıyla ölü numarası yaparak Madam H.’ye ödeme yapmaktan kaçınmakla suçladı. Pouchain ise bu iddiayı şiddetle reddediyor.
Fransa’nın en yüksek mahkemesi olan Cour de Cassation dahil birçok mahkeme, davayı değerlendirdi ve bazı “kuralsızlıklar” olduğuna karar verdi. Ancak tüm bu mahkemeler, Pouchain’i yeniden hayata döndürmenin kendi yetki alanlarının dışında olduğunu bildirdi. Peki buna kimin yetkisi var?
Bu aşamada Pouchain’in yaşadığı bölgenin milletvekili Valéria Faure-Muntian da meseleye dahil oldu. Faure-Muntian, Pouchain adına Adalet Bakanı Éric Dupond-Moretti ile görüştü ve Dupond-Moretti’den davanın takipçisi olma sözünü aldı. Ancak şimdilik Pouchain’in en azından Ağustos sonuna beklemesi gerekiyor.
Pouchain ise Guardian’a, “Yeniden yaşadığım kabul edilse bile hayatım bundan sonra asla aynı olmayacak. 20 yıldır bu dava nedeniyle taciz ediliyorum. Nihayet öldüğümü ilan edip tabutuma son çiviyi de çaktılar. Savaşmaya devam edeceğim çünkü buna mecburum. Ama kendimi yeniden inşa etmenin de bir yolunu bulmak zorundayım” diye konuştu.