Bridge, İngiltere’nin bu yıl başkanlığını yürüttüğü ve kasımda İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) 26. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP26), iklim değişikliğiyle küresel mücadele ve Türkiye’nin Paris Anlaşması’ndaki pozisyonuna ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Geçen hafta üst düzey Türk yetkililerle COP26 süreciyle ilgili toplantılar yaptığını aktaran Bridge, “Birleşik Krallık ve Türkiye’nin bu zirve öncesinde yakın bir çalışma içerisinde olması önemli. Yaptığım görüşmelerde, iklim değişikliğiyle mücadele isteğini COP26 müzakerelerinin ve kampanyalarımızın merkezine yerleştirme konusundaki planlarımızı anlattım ve Türkiye’nin uluslararası süreçteki statüsünü ele aldık.” ifadelerini kullandı.
Bridge, Türkiye’nin Paris Anlaşması’nda gelişmiş bir ülke olarak konumlandırılması nedeniyle anlaşmayı onaylamaması ve pozisyonunun değiştirilmesi talebinin görüşmenin en önemli bölümünü oluşturduğunu söyledi.
İngiltere’nin, COP26 başkanı olarak tüm tarafların çıkarlarını temsil etmekte kararlı olduğunu söyleyen Bridge, “İklim değişikliğiyle mücadele azmine küresel hız kazandıracak dengeli ve uzlaştırıcı bir sonuca ulaşmalıyız. Bu da Türkiye dahil bütün ülkelerin endişe ve sorunlarını dinlememiz gerektiği anlamına geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“TÜRKİYE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELENİN ÇEŞİTLİ ALANLARINDA DÜNYA LİDERİ”
Bridge, Glasgow’da iklim değişikliği konusunda başarılı bir sonuca ulaşmak için tüm tarafların fikirlerinin dikkate alınması gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin, iklim değişikliğiyle mücadelenin çeşitli alanlarında bir dünya lideri olduğunu vurgulayan Bridge, şunları kaydetti:
“Toplantılarım sırasında özellikle yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarında yapılan çalışmaları duymak muhteşem oldu. Türkiye’nin sıfır atık ve yeniden ağaçlandırma gibi diğer çevre konularında da aktif olduğunu biliyorum. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamasına yönelik atılacak adımları büyük bir memnuniyetle karşılarız. Sadece Türkiye değil, her ülkenin imzayı eyleme dönüştürmesi önemli. İklim eyleminin ülkelerin durumları ve kapasitelerine göre artırılması gerek. Paris Anlaşması’nı onaylamak Türkiye’ye, küresel sıcaklık artışını sınırlandırma çabalarına nasıl katkı sağlayacağını gösteren ulusal katkı beyanlarını (NDC) düzenli olarak güncelleme yükümlülüğü getirecektir. Paris Anlaşması, NDC’lerin ulusal koşullara göre mümkün olan en yüksek şekilde belirlenmesini öngörüyor. Ancak Paris Anlaşması’nı onaylamak Türkiye’ye yeni ek mali yük getirmeyecek ya da Türkiye’yi bağlayıcı bir emisyon azaltımında bulunmaya ve yerel politikalar uygulamaya zorlamayacak.”
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELEDE KÜRESEL İŞ BİRLİĞİ GEREKİYOR”
Bridge, iklim değişikliğiyle mücadelenin küresel iş birliği gerektirdiğine dikkati çekerek, bu konuda Türkiye dahil her ülkenin üstlenmesi gereken bir rol olduğunu kaydetti.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü üyesi ve G20 ülkesi olan Türkiye’nin bölgede lider konumunda bulunduğunu belirten Bridge, şöyle devam etti:
“Türkiye halihazırda temiz büyüme alanına, özellikle yenilenebilir enerjiye ciddi yatırımlar yaptı fakat iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı da son derece açık konumda. Zaman kaybetmeden buna uyum sağlaması ve iklim direnci geliştirmesi gerek. Yeşil yatırımın etkisini maksimum seviyeye çıkarabilmek ve olumsuz etkilerini en aza indirmek için, küresel eylemi eş güdümlü hale getirmeliyiz. Paris Anlaşması da bu noktada devreye giriyor. Sadece anlaşmayı onaylamak tek başına yeterli değil ama anlaşma iklim değişikliğiyle küresel mücadelenin kilit parçası. Bu küresel iş birliğinin büyük ekonomik ve sosyal faydaları var. Tüm ülkeler bu küresel sürecin parçası olmanın faydalarını görecek.”
“KARBONSUZLAŞMA TÜRKİYE İÇİN HARİKA BİR FIRSAT”
Bridge, iş dünyasının da karar süreçlerinde iklimin etkilerini giderek daha fazla dikkate almaya başladığını ve yeşil ekonomik dönüşümün getireceği fırsatların farkında olmak gerektiğini vurguladı.
Bu kapsamda Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı’nın ticarete etkilerini değerlendiren Bridge, “Bu konuda Türkiye ve İngiltere benzer pozisyonda. Her iki ülkenin de AB ile büyük çapta ticareti mevcut. İngiltere, iklim değişikliğine karşı yürütülen küresel çabaların getireceği iş ve yatırım fırsatlarını avantaja çevirmenin yollarını arıyor. Karbonsuzlaşma Türkiye için harika bir fırsat. Daha yeşil bir sanayi, Türkiye’deki emisyonları azaltma ve uyum çabalarına çok ciddi katkılar sağlamasının yanı sıra büyük çapta yeni yatırımlar da yaratacaktır. Eğer bu akıma Türkiye de dahil olursa, Türkiye’nin kalkınmasını çok daha ileri noktaya taşıyacak gerçek fırsatlar çıkacak. Türkiye’yi Avrupa için potansiyel yeşil imalat ve sanayi merkezi olarak görüyorum.” diye konuştu.
TÜM SEKTÖRLERİN BU DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE ROL ALMASI GEREK
Bridge, ülkeler ve kurumların net sıfır emisyon taahhütlerinin cesaret verici olduğunu fakat daha fazla aksiyon alınması gerektiğini belirtti.
COP26’nın, Paris Anlaşması’nda verilen taahhütlerin yerine getirilebilmesi ve küresel sıcaklık artışının minimumda tutulabilmesi için hayati önem taşıdığını ifade eden Bridge, zirvenin öncelikli konularının iklim politikalarında istekliliği artırmak, salınımları azaltmak, uyum ve finansman olacağını söyledi.
Bridge, küresel ekonominin salgın sonrasında toparlanmaya çalışırken iklim değişikliğiyle mücadele ve çevre politikalarının bu sürecin merkezine yerleştirilmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Küresel sıcaklık artışını 1,5-2 dereceyle sınırlandırma hedefini gerçekleştirebilmek için çok fazla zaman kalmadığını dile getiren Bridge, şunları kaydetti:
“Bilim, küresel ısınmayı durdurmak ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için 2050 itibarıyla ekonomilerimizi net sıfır emisyon hedeflerine dayalı bir ekonomiye dönüştürmek zorunda olduğumuzu gösteriyor. Tüm sektörlerin bu dönüşüm sürecinde rol alması gerek. Bunu erteler veya eylemlerimizi önceliklendirmezsek iklim değişikliğinin doğa, yaşam kaynakları ve ekonomilerimiz üzerinde devasa bir olumsuz etkisi olacak. Şu ana kadar verilen taahhütlerin Paris Anlaşması’nın hedeflerini yerine getirebilmemiz için gereken seviyenin çok gerisinde olduğunun farkındayız. Bu yüzden mücadele isteği, stratejimizin merkezinde yer alıyor. Paris Anlaşması doğrultusunda, bu yıl tüm ülkelerin genişletilmiş NDC’leri ve uzun vadeli net sıfır emisyona yönelik kalkınma planlarını sunması bekleniyor.”