Genç çift bir süredir geçimsizlik yaşadıkları gerekçesiyle, Aile Mahkemesi’ne müracaat ederek karşılıklı boşanma davası açtı. Davacı- karşı davalı koca, eşinin sürekli olarak anne babasına; “Bu eve bir daha gelmeyin, sizden nefret ediyorum, kocamı sevmiyorum” şeklinde sözler söylediğini kaydetti. Kendisine de “Sen kimsin bana karışamazsın, sen salak mısın, sen erkek misin” şeklinde mesaj attığı gerekçesi ile davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğunu öne sürdü.
YARGITAY MAHKEME KARARINI BOZDU
Davalı- karşı davacı kadın ise eşinin kendisini ailesinin yanına bıraktığını ve bir daha almadığını öne sürdü. Mahkeme, davacı- karşı davalı erkeğin davasının kabulüne davalı-karşı davacı kadının davasının reddine karar verdi. Kadının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, olayda erkeğin de kusurlu olduğu gerekçesiyle mahkeme kararını bozdu.
KADIN YAYARINA YOKSULLUK NAFAKASI
Yeniden yapılan yargılamada mahkeme, tarafların karşılıklı boşanma davalarının kabulüne karar verdi. Tarafların kesinleşen kusurlu davranışlarına göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile davalı karşı davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmetti.
KADIN AĞIR KUSURLU
Kararı bu kez davacı- karşı davalı erkek temyiz edince devreye yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi gitti. Geçtiğimiz günlerde kararını açıklayan Yüksek Mahkeme, kadının daha kusurlu olduğuna hükmetti. Yargıtay kararında şöyle denildi: “Kesinleşen kusurlu davranışlara göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-karşı davacı kadın ağır kusurludur. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu eş lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Davalı-karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları oluşmamıştır. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”