Prof. Dr. Ekici, “Cemre, Türk kültüründe önemli bir yere sahip”
Baharın gelişinin habercisi cemrenin halk kültüründe yeri ve cemrenin hangi tarihlerde düşeceği hakkında açıklamalarda bulunan Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Ekici; “Tarihleri boyunca hayvancı göçebe kültürün dünyadaki en eski ve en zengin kültürel birikimine sahip olan Türkler kıştan bahara geçilirken sıcaklık değerlerinin ne zaman artmaya başladığını çok uzun zaman gözlemlemiştir. Bu gözlemlerini Altay sahasında ‘İmre’ sözü ile ifade ederken, Türk-İslam kültür dairesine girdikten sonraki dönemde ‘Cemre’ ve ‘Cemre Düşmesi’ ile ifade etmişlerdir. Türkler hava değişimi konusundaki bilgileri her zaman çok önemsemiş ve özelikle bahar ve yazın gelişini gösteren olay ve günleri çok sevmiş ve bugünlerde kutlama yapmıştır” dedi.
Türk halk takvimine göre yılın “Kasım Günleri” ve “Hızır Günleri” olmak üzere ikiye ayrıldığını ifade eden Prof. Dr. Ekici, “Kasım günlerinin en soğuk günleri olan kış ayları 45’er günlük ‘Kasım’, ‘Zemheri veya Zehmeri’ ve ‘Hamsin’ adlı üç ana bölüme ayrılır. Tamamı 180 gün olarak kabul edilen kış devresinin ilk 135 günlük kısmını oluşturan bu aylara sayılı veya hesaplı günler denir. Bu devre kışın en şiddetli olduğu süredir. Kara kış adı verilen en soğuk günler Zemheri ve Hamsin aylarıdır. Bunları takiben 21 Mart ile 6 Mayıs arasındaki 45 günlük bir ilkyaz vardır. Hızır günlerinden Kasım günlerine geçiş arasında da 2 Eylül- 5 Kasım günleri arasında güz mevsimi vardır. Bu dönem eski ve yeni takvimlerin birbirine karıştığı, ancak belli günlerin yine ani hava değişmelerinin yaşanacağına ve aniden havaların soğuyacağını ifade eder. Bunlar; ‘Dokuzun Dokuzu ya da Mart Dokuzu’, ‘April Beşi’, ‘Leylek kışı’ ya da ‘Oğlak Kışı’ adlarıyla bilinir. İşte Hamsin ayının sonuna doğru Kuzey yarım kürede meydana geldiği gözlenen hava ve mevsim değişiminin başlangıcını cemreler oluşturur” dedi. Prof. Dr. Ekici ilk cemrenin havaya düştüğünü ikinci cemrenin 26-27 Şubat tarihlerinde suya, üçüncü cemrenin de 5-6 Mart tarihinde toprağa düşeceğini ifade etti.
“Cemre sözcüğü birçok farklı anlamı barındırıyor”
Arapça kökenli bir kelime olan cemrenin sözlük anlamının ‘kor ateş’ olduğunu söyleyerek cemrenin birçok farklı anlama geldiğini ifade eden Prof. Dr. Ekici, “Cemre sözü tıpta; çok iltihaplı bir çıban anlamında kullanılır. Cemrenin halk hekimliğindeki karşılığı; karakabarcık, kabarcık, kabarcuk, ateşgöynüğüdür. Cemre sözü İslami inanç ve uygulamalarda da vardır, ancak oldukça farklı bir şekilde şeytan taşlamada kullanılan taşlar ve bu taşların atıldığı üç yer anlamında da kullanılmaktadır. Hacıların Kurban Bayramı günlerinde Mina’da şeytan taşlamak için attıkları küçük taşların her biri ve bu taşların atıldığı üç ayrı yer anlamında Cemre sözü kullanılır ve bunun çokluk şekli cimâr ve cemerâttır” diye konuştu.
Türk halk geleneğinde Cemrenin kuzey yarım kürede havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılan ve sıcaklığı arttıran bir meteorolojik değişim olarak kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Ekici, “Araştırmacıların derlediği bilgilere göre; Altay Türklerinin mitolojisinde hava değişimine ‘İmre’ adı verilen cinin neden olduğuna inanılır. Bu mitik varlık ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere girer. Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir. İmre baharın gelişini temsil eder. Türkçeye Arapçadan geçen Cemre sözünün Altay Türkleri arasında varlığına inanılan ve ‘İmre’ adı verilen sözcük ile aynı olduğunu kabul eden araştırmacılar vardır. Bu sözün çeşitli Türk lehçelerinde değişik söyleyişlerinin olduğu da iddia edildiği gibi, bazı mutasavvıf şairlerin adında bulunan ‘Emre’ sözünün ‘aşık’ anlamı yanında kor, ateş anlamlarına geldiği ve tanrı aşkıyla yanıp tutuşan, kor ateşte yanan anlamında olduğu da iddia edilmektedir” dedi.
Cemre, Türk kültüründe önemli yere sahip
Prof. Dr. Ekici, “Tarihleri boyunca hayvancı göçebe kültürün dünyadaki en eski ve en zengin kültürel birikimine sahip olan Türkler kıştan bahara geçilirken sıcaklık değerlerinin ne zaman artmaya başladığını çok uzun zaman gözlemlemiştir. Bu gözlemlerini Altay sahasında ‘İmre’ sözü ile ifade ederken, Türk-İslam kültür dairesine girdikten sonraki dönemde ‘Cemre’ ve ‘Cemre Düşmesi’ ile ifade etmişlerdir. Türkler hava değişimi konusundaki bilgileri her zaman çok önemsemiş ve özelikle bahar ve yazın gelişini gösteren olay ve günleri çok sevmiş ve bugünlerde ve kutlama yapmıştır. Kıştan bahara geçişin ilk habercisi olan cemreyi gözlemek ve doğaya çıkma günlerinin yaklaştığını haber vermek önemli olagelmiştir. Bu nedenle halk arasında; Birinci cemre düştü, ikincisini bekliyoruz, İkinci cemre düştü üçüncüsünü bekliyoruz ve Üçüncü cemre sonunda bayram yapacağız gibi ifadeler kullanılmaktadır. Azerbaycan’da Nevruz öncesinde ‘Ahır Çarşamba’ kutlamaları var. Bununla cemre arasında bir örtüşme olduğu düşünülüyor. Bu da gösteriyor ki Cemreler ve Nevruz arasında bir ilişki vardır. 21 Mart’taki Nevruza ilk hazırlıklar cemrelerle başlamaktadır” dedi. Ayrıca Prof. Dr. Ekici, cemre düşmesinin edebiyat alanında da kullanıldığını belirterek Divan şairlerinin cemre zamanlarında önemli kişilere övgü şiirleri olarak ‘cemreviye’ yazdıklarını ifade etti.