Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında geçen baba-oğul-abla diyaloglarını değerlendirirken, son derece absürt bir tabloyla karşı karşıya olduklarını söyledi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan başkanlığındaki AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Ömer Çelik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamaları ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “baba-oğul” benzetmesine ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
“Arabesk filmlere benzemeye başladı”
“Biraz arabesk filmlere benzemeye başladı. O, onu seviyor, öteki onu daha çok seviyor, bir aile ilişkisi ortaya çıkıyor, burada vahşet, dehşet, dram, her şey bir arada.
Tabii bu gerçekten çok apolitik ve garip de bir tablo ama nihayetinde tabii bir siyasi parti içerisinde bu kadar çok ‘Ben sana sahip çıkıyorum’, öteki ‘Ben sana sahip çıkıyorum’ gibi bir yaklaşım ortaya koyma ihtiyacı, hissediyorsa biz Türkiye’deki siyaseti gözlemlememizden zaten biliyoruz ki burada bir cari açık var ki sık sık bu cari açığı kapatmak için bu söylem kullanılıyor.”
Ömer Çelik: 6’lı masada ilişkiler arabesk filmlere benzedi VİDEO
“Son derece absürt bir tabloyla karşı karşıyayız”
Çelik, altılı masada bir bütünsellikten bahsedilemeyeceğinin görüldüğünü söyledi. Bir siyasi partinin genel başkanı ya da genel başkan yardımcılarının belediye başkanının miting çağrısını sosyal medyadan duymalarının, mitingin onlardan habersiz planlanmasının “bütün tabloyu gösterdiğini” dile getiren Çelik, “Gerçekten son derece absürt bir tabloyla karşı karşıyayız. Bütün vatandaşlarımızın da gördüğü gibi buradan, bu tartışmalardan Türkiye için bir vizyon çıkmıyor.
Bu bir siyasetsizleşmedir, bu bir anti siyasettir. Yani kendi meselelerini çözememiş olanların, Türkiye meselelerini çözmeye talip oldukları gibi bir iddianın ne kadar boş bir iddia olduğu bir kere daha görülmüş oluyor.” ifadelerini kullandı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in grup toplantısındaki “ahmaklar” söylemine ilişkin görüşleri sorulan Çelik, bu yakıştırma ve üslubun hoş olmadığını söyledi.
Akşener’in sözüne altlık oluşturacak bu sözü hangi AK Parti yetkilisinin söylediğini soran Çelik, “Kendisine bu bilgileri kim veriyor, onu da bilmiyoruz. Nihayetinde böyle bir şey de söylenmedi hiçbirimiz tarafından ama Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili olarak etrafını, kişiler sürüsü sarmış gibisinden gariz bir ifadenin, böyle argo bir ifadenin kullanılması son derece yakışıksız olmuştur.” dedi.
Geçen yılın en önemli gündem maddesinin Rusya-Ukrayna savaşı olduğunu ifade eden Çelik, bu savaşın bütün dünyayı şoke eden birtakım gelişmelere yol açtığını, dünyadaki birtakım dengeleri de köklü biçimde değiştirdiğini belirtti.
“Avrupa’nın sorunlu siyasi ve diplomatik yazılımı…”
Rusya-Ukrayna savaşının, Avrupa’nın gerek diplomatik gerekse diğer açılardan buna hazırlıklı olmadığını gösterdiğini dile getiren Çelik, uluslararası kurumlar açısından bakıldığındaysa söz konusu kurumların “tavsiyede bulunmak”, “kınamak” ve “uyarıda bulunmak” dışında çok işlev üretemediklerini kaydetti.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, Avrupa’yı güzel bir bahçeye, dünyanın geri kalanını ise ormana benzettiği söylemine dikkati çeken Çelik, ancak aşırı sağcıların söyleyeceği bir üslupla, AB’nin Dışişleri Bakanı konumundaki bir kişinin konuşmasının aslında bir bakıma mevcut yazılımın, ne kadar sorunlu bir siyasi ve diplomatik yazılım olduğunu gösterdiğini söyledi.
Çelik, “Sadece Avrupa’nın refahını düşünen, dar anlamda bir Avrupa merkezciliğiyle dünyaya bakan, dünyanın gerisindeki sorunlarla ancak kendi çıkarlarına ve kendi güvenliğine dönük olarak bir sıkıntı teşkil ettiğinde uğraşanların, aslında bu yöntemlerinin hiç de sağlıklı olmadığı, her an bu krizlerle yüzleşebilecekleri, karşı karşıya kalabilecekleri görüldü.” diye konuştu.
“Ortaya çıkan tablo gösterdi ki bildiğimiz dünya sona eriyor”
Rusya-Ukrayna savaşının, hiç umulmadık bir biçimde, dünyanın önüne tahıl ve enerji krizi getirdiğini anımsatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte bildiğimiz dünyanın dikişlerinin çözüldüğü bir safhaya geçtiğimiz net ve açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Tabii bildiğimiz dünyanın birtakım temel kodları vardı. Bunlardan bir tanesi İkinci Dünya Savaşı sonrasında silahsızlanmış olan Almanya ve Japonya’yla ilgili statüydü.
Japonya bu kararını merhum Başbakan Abe zamanında bir referandumla değiştirmişti. Almanya da bu kararını Rusya-Ukrayna savaşından sonra değiştirdi. Ortaya çıkan tablo gösterdi ki bildiğimiz dünya sona eriyor. Yeni bir dünya çıkıyor ama bunun da ne olduğu belli değil, hangi kurallarla işleyeceği… Bu kuralların nasıl askıya alındığı da birçok örnekte görüldü.”
Bütün bu süreç içerisinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü güçlü diplomasinin Türkiye’yi bu türbülansın içerisinde en güvenli konumda tutmayı başardığını vurgulayan Çelik, gerek enerji gerek tahıl gerek esir takası konusunda Türkiye’nin aldığı inisiyatifin Türkiye’nin barış için ne kadar kilit bir rol oynadığını gösterdiğini söyledi.
Çelik, AB ülkelerinin ve kurumlarının Türkiye’nin barış için ortaya koyduğu diplomasiye yeterince destek vermeyerek bir vizyon üretemediklerinin de net bir şekilde ortaya çıktığını kaydetti.
Rusya-Ukrayna savaşının, bilinen ezberleri, kalıpları bozan bir yapı ortaya çıkardığını dile getiren Çelik, “Bundan sonra bu daha da konuşulacaktır. Çünkü bundan sonraki dünyanın nasıl şekilleneceği tamamen bu savaşın gidişatı konusunda alınacak tavırlara bağlıdır.” dedi.
“Bu diplomasi anlayışının güncellenmesi lazım”
Fransa’nın, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dış politikasının, “Erdoğan karşıtlığı” ve “Türkiye karşıtlığı”na bu süreçte de indirgenmeye devam edilmesinin vizyonsuzluğun ne kadar derinleştiğini gösterdiğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
“Macron’un şu vizyonsuz sözü hiç unutulmayacak. ‘Rusya’yla konuşan tek ülkenin Türkiye, tek liderin Erdoğan olması kabul edilemez.’ Bu, çok dar bir rekabet anlayışından bakan, vizyon ortaya koyamayan ve en zor zamanlarda dünyanın içinden geçtiği bu zorluklar karşısında işbirliği yerine çatışma üretmeye devam eden bir zihniyetin ürünü. Bütün bu tablolara baktığımızda gördüğümüz şey şudur. Bu diplomasi anlayışının güncellenmesi lazım ve dünyanın barış için yeni bir yazılıma ihtiyacı var. Aksi takdirde bu çifte standartlarla barışın korunmasının mümkün olmadığı bir kere daha net bir şekilde görülmüştür.”
Çelik, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’la ilgili gelişmelerin, Türkiye’nin müttefiklerinin; Yunanistan’ın tek taraflı tutumuna, şımarıkça, maksimalist yaklaşımlarına destek vererek barış konusundaki bir perspektiften ve kapasiteden ne kadar yoksun olduğunu da gösterdiğini vurguladı.
Çelik, “Yunanistan’ın gerek Ege’de gerek Doğu Akdeniz’de Rum kesimiyle birlikte fiili durum yaratmaya çalışarak ortaya koyduğu tablo, barışa hizmet etmeyen bir tablodur.” diye konuştu.
Katar’daki 2022 FIFA Dünya Kupası
2022 FIFA Dünya Kupası çerçevesindeki tartışmaların, dünyadaki pek çok siyasi tartışmanın özeti olarak öne çıktığını kaydeden Çelik, bir İslam ülkesinde Dünya Kupası’nın düzenlenmesiyle ilgili ne kadar çok ön yargı ne kadar çok provokasyon yapıldığının görüldüğünü aktardı.
Katar’ın başarılı bir organizasyonla Dünya Kupası’na ev sahipliği yaptığını dile getiren Çelik, “Bu sene hakikaten çok önemli maçların oynandığı, futbolun bütün güzelliğinin sergilendiği bir tablo ortaya çıktı. Bu vesileyle Arjantin’i bir kere daha tebrik ediyoruz. Bir İslam ülkesinde Dünya Kupası’nın gerçekleşmesiyle ilgili aslında siyasette üretilen ön yargıların toplumu nasıl zehirlediğinin bir göstergesi olarak da kaydedilmesi gerektiğini belirtiyorum.” ifadelerini kullandı.
“FETÖ ile mücadele tıpkı diğer terör örgütleriyle mücadele gibi güçlü şekilde sürdürülecek”
Ömer Çelik, aralık ayında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne saldırılarından birinin yıl dönümü bulunduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Devletimizin bütünlüğü, ülkemizin geleceği açısından FETÖ’yle mücadelenin, tıpkı diğer terör örgütleriyle mücadele gibi milli güvenliğimizin birinci sırasında yer almaya devam edeceğini, bu mücadelenin güçlü bir şekilde sürdürüleceğini ifade etmek isterim.”
Konuşmasına, Diyarbakır annelerini selamlayarak başlayan Çelik, “1179 gündür evlatlarına kavuşmak için nöbet tutuyorlar. Dünyada evlatlarına kavuşmak için, evlatlarını terörden kurtarmak için yapılan en soylu, en onurlu mücadelelerden birini veriyorlar. Herkesin bu sesi duyması gerektiğini bir kere daha ifade ediyoruz.” diye konuştu.
Türk Devletleri Teşkilatı ile son zamanlarda ortaya çıkan dinamizmin birçok alana etki ettiği gibi enerji alanında da birtakım gelişmelerin ipuçlarını vermeye başladığını belirten Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti, artık enerji siyasetinde büyük bir oyuncu olarak anılıyor. Burada Doğu Akdeniz, Kafkaslar, Orta Asya ve Avrupa bağlamında Türkiye son derece stratejik bir merkezde yer alıyor ve bundan sonra da bunun güçleneceği görülüyor.” ifadesini kullandı.
Hem doğudaki hem de batıdaki ülkelerin, Türkiye’nin bu rolünün güçlenmesinden büyük bir memnuniyet duyduğunu söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
“Sayın Putin’in de ifade ettiği şekilde Türkiye’nin doğal gaz dağıtım merkezi fikri, bunu daha da kolaylaştıracaktır.
En son Cumhurbaşkanımızın Türkmenistan ziyaretinde Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Üçlü Zirvesinde Türkmen gazının, Hazar Denizi üzerinden ülkemize, ülkemizden Avrupa’ya ulaştırılması şeklindeki çalışmalar bahsettiğim, dünyadaki enerjinin herkesin faydalandığı bir yapıya dönüşmesi bakımından son derece önemli bir rol oynayacak.
Hazar geçişli Orta Koridordaki bu işbirliği tamamen hayata geçtiği takdirde bütün dünya için katkı sağlayacak bir mekanizma olacaktır.
Yine Cumhurbaşkanımızın bu çerçevede Silivri’de açtığı, Avrupa’nın en büyük doğal gaz depolama alanı da Türkiye’nin bu konudaki rolünü pekiştiren bir yaklaşımdır.
Bahsettiğim bu çerçevede dünyada kaotik süreçler ortaya çıktığı zaman savunma meselesi, savunma meselesindeki yeni gelişmeler, ülkelerin silahlanmasıyla ilgili birtakım gelişmelerin de yakından takip edilmesi gerekiyor.
Biz etrafımızda herkesin barış içerisinde olmasını istiyoruz. Hiçbir komşumuzun güvenliğinin zaafa düşmesinden bir memnuniyet duymayız. Kendi güvenliğimizi ve onların güvenliğini eş değer sayıyoruz. Çünkü güvenlik bugünün dünyasında ortak bir değer ifade ediyor.”
“Türkiye, savunmasını güçlendirecek her adımı atacak”
Güvenliğin sadece sınırlarda başlayıp biten bir şey olmadığını belirten Çelik, “Etrafımızdaki ülkeler de güvenli ve istikrarlı olmalı ki bu güvenliği hep beraber koruyabilelim. Bu çerçevede Türkiye, egemen bir devlet olarak her türlü riske karşı bu kaotik ortamda hatta yeni soğuk savaşın başladığı bu dönemde tabii ki savunmasını güçlendirecek her adımı atacak.” ifadesini kullandı.
Milli Teknoloji hamlesinin meyvelerinin bu bakımdan bütün süreçlere büyük bir katkı sağladığını dile getiren Çelik, “En son Kızılelma’nın 18 dakika süren ilk uçuşu, dünyada oyun değiştiren bir tablonun yine Türkiye’den çıkacağını göstermiştir. Türkiye’nin savunma gücüne büyük katkı sağlayacak, kısa pistli gemilere iniş kalkış kabiliyetiyle oyun değiştirici özelliği açık olan bir yapı. Kızılelma’nın yolu açık olsun.” dedi.
Baykar Yönetim Kurulu Başkanı ve Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar’ın Kızılelma için, “Daha fazla yerde tutamadık.” dediğini anımsatan Çelik, “İnşallah göklerden hiç inmez. Ülkemizin savunmasına ve dünya barışına bu şekilde katkı sağlamaya devam ederiz. Tabii en önemlisi Mavi Vatanımızın korunmasında karşı karşıya kaldığımız birtakım provokasyonlar düşünüldüğünde Kızılelma’nın rolü son derece büyük ve sonuç tayin edici olacaktır. Emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz.” diye konuştu.
Kaygı duydukları 2 olayı değerlendirmek istediğini aktaran Çelik, şunları söyledi:
“Bir tanesi Azerbaycan-Ermenistan arasında Laçın Koridorunda ortaya çıkan gerilim. Tabii burada Ermenistan’ın Rus Barış Gücü’nün kontrolündeki bölgeyi Azerbaycan topraklarına bağlayan Laçın Koridorunda gerilimi yakından takip ettiğimiz açıktır.
Azerbaycan heyeti tabii Rus Barış Gücü’nün kontrolündeki bu bölgede görüşmeler yaptılar. Sorun şudur, oraya giden Azerbaycan heyetine dönük olarak oradaki aşırı ırkçı Ermeniler birtakım provokasyonlar gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Azerbaycan topraklarında hiç kimsenin Azerbaycan otoritesinden izin almadan maden çıkarma gibi bir yaklaşımının söz konusu olmaması lazım. Gerilimin sebebi de budur.
Esasında ‘Laçın Koridorundan bu geçişlere izin verilmiyor’ deniliyor. Halbuki orada Azerbaycan herhangi bir engelleme içerisine girmiyor. Tamamen maden yüklü kamyonların engellenmesine dönük bir tutum sergiliyor.
Dolayısıyla oradaki Ermenilerin, Azerbaycan toprağında maden faaliyeti için Azerbaycan yetkililerinden izin almaksızın herhangi bir davranış içerisine girmesi kabul edilemez.
Ermenistan’a bu konuda artık bölgede bu tip provokasyonlardan uzak durulması gerektiğini herkesin telkin etmesi gerekiyor. Bölgede barış tesis edildiği zaman bu herkes için son derece faydalı olacaktır.”
“Türkiye, Belgrad-Priştine Diyalog Sürecine büyük katkı veriyor ve destekliyor”
Kaygı duydukları diğer konunun da Sırbistan tarafından verilen plakaların Kosova’da kullanılmamasıyla ilgili Kosova yönetiminin aldığı karar olduğunu söyleyen Çelik, “Birtakım istifalar neticesinde bir seçime gidilmesi söz konusu oldu. O bölgede hem Kosova toprakları içerisinde, Kosova polisine, askerine ve seçim yetkililerine yapılan saldırıları kınadığımızı ifade etmek istiyorum.
Kuşkusuz Türkiye, Belgrad-Priştine Diyalog Sürecine büyük katkı veriyor ve destekliyor. Belgrad-Priştine Diyalog Sürecinin güçlü bir şekilde işletilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kosova topraklarına, Kosova yönetimine yönelik provokasyonlardan da herkesin uzak durması gerektiğini bir kere daha belirtiyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Balkanların barışına en büyük katkı veren ülke Türkiye’dir”
Ömer Çelik, Balkanlar’da Avrupa Birliği’nin vizyoner davranması gerektiğini ve genişleme politikasını, Balkan ülkelerine ilkeli bir şekilde yayması gerektiği vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu konuda olumlu bir gelişme ortaya çıktı. Son Avrupa Birliği Hükümet ve Devlet Başkanları zirvesinde Bosna-Hersek’e Avrupa Birliği adaylık statüsü verildi.
Bosna-Hersek sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Bu çerçevede Avrupa Birliği’ne ve Atlantik kurumlarına, Bosna-Hersek’in entegrasyonunun Balkanlar’daki barışı koruyacak ve garanti altına alacak bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla Avrupa Birliği burada geçmişte bir vizyon çerçevesinde hareket etmedi.
Hatta bu son olayın sonuçlarından memnun olsak da burada da bir vizyon ortaya çıkmadı biliyorsunuz. Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı tablonun neticesi olarak bir jeopolitik sıkışmışlığı açmak için bir adım atıyorlar. Ama her halükarda bu Bosna-Hersek için olumludur.
Avrupa Birliği’nin de Balkanlar’da barışa destek veren bir yaklaşım üretmesi gerekir. Özellikle de şunu belirtmek istiyorum, Balkanların barışına en büyük katkı veren ülke Türkiye’dir. Cumhurbaşkanımızın, Balkan ülkeleri arasında barışın korunması, diplomasinin güçlenmesi, diyaloğun artması için ortaya koyduğu çabalar herkes tarafından büyük bir takdirle karşılanıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne zaman Balkanlar’ı ziyaret etse hemen Alman basınında, Fransız basınında ve bazı yerlerde “Türkiye Balkanları arka bahçesi mi yapmak istiyor” türünde haberler çıktığını belirten Çelik, Türkiye’nin Balkanlarla organik bir ilişkisi bulunduğunu, bunun başka ülkelerce sorgulanamayacağını kaydetti.
Çelik, “Ülkemiz pek çok özelliğinin yanı sıra aynı zamanda tarih boyunca güçlü bir Avrupa devleti olmuştur ve güçlü bir Balkan devleti boyutu vardır. Bu sebeple Türkiye’nin bu yaklaşımlarına herkesin destek vermesi gerektiğini ifade ediyoruz.” dedi.
Toplantıda sosyal yardımlarla ilgili gelinen noktayı değerlendirdiklerini belirten Çelik, teşkilat başkanlığının da çalışmaları hakkında değerlendirmeleri olduğunu söyledi.
“Asgari ücretin herkes için hayırlı olmasını diliyorum”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, bugün açıklanan asgari ücrete ilişkin, “İmkanlar içerisinde asgari ücretli vatandaşlarımızı birtakım sıkıntılarla baş başa bırakmayacak en etkili yöntem üretilmeye çalışılmıştır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bu rakamların herhangi bir şekilde birileri tarafından fırsatçılıkla suistimal edilmesine, eritilmesine müsaade edilemeyeceğine” yönelik sözlerini anımsatan Çelik, “Bu konu dinamik bir şekilde takip edilecek. Cumhurbaşkanımız gerekirse seçim sonrası bu konuyla ilgili ihtiyaç duyulursa yeni bir düzenlemenin de güncellemenin de yapılacağını ifade etti. Asgari ücretli vatandaşlarımızın içinde bulundukları durum, bize ilettikleri görüşler, değerlendirmeler bizim her zaman birinci gündem maddemiz. Herkes için hayırlı olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.
İşverenlere verilecek destek paketine ilişkin yasal düzenlemede takvimin ne olacağına ilişkin olarak da Çelik, “Bu yasal düzenleme ile ilgili teklif, bugün yüce Meclise gönderilecektir. Araya yılbaşı tatili giriyor. Ondan sonra ivedilikle, yüce Meclisin takdiri tabii, gündeme alınacağını tahmin ediyorum.” diye konuştu.
“Hiç kimse hakikatin örtbas edileceğine dair bir kuşkuya kapılmasın”
Çelik, 6 yaşındaki çocuğa istismar iddiası konusunda AK Parti’nin yeterince tepki göstermediği yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine, bunun insanlık dışı, lanetlenmesi gereken ve asla affedilmeyecek bir suç olduğunun belirtti.
Ömer Çelik, şöyle konuştu:
“Bunu kim yaparsa yapsın, bu ahlaksızlığı, bu zalimliği, bunun karşısında oluruz. Sıfatı, aidiyeti, kim olduğu hiç önemli değil. Buna izin veren, gerçekleştiren, şahit olan kim varsa hesap vermelidir. Bunu ne dinimiz, ne insanlık vicdanı kabul eder. Bu dinimiz açısından da insanlık vicdanı açısından da en güçlü şekilde reddedilmesi, mahkum edilmesi gereken bir durumdur. Biz son derece güçlü bir tepki verdik ve ilk andan itibaren de bu tepkimizin arkasındayız ve takipçisiyiz.”
Hiç kimsenin İslam dinini ve değerlerini böyle lanetli eyleme alet etmemesi gerektiğine işaret eden Çelik, “İlk andan itibaren bunu lanetledik. Devletin başı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız bu lanetli eylemle ilgili görüşünü açık şekilde ortaya koydu ve şimdi bu lanet eylemle ilgili olarak adı geçenlerin tutuklandığını biliyoruz. Bundan sonrasında da süreci takip edeceğiz. Hiç kimse hakikatin örtbas edileceğine dair bir kuşkuya kapılmasın.” diye konuştu.
Bu süreçte mağdurun yalnız bırakılmadığını dile getiren Çelik, “Böyle lanetli ve çirkin bir eylemde sorumluluğu kimin varsa Allah belasını versin, lanetliyoruz, hukuk da inşallah cezasını verecektir.” dedi.
Afganistan’da Taliban’ın kız öğrencilere yönelik üniversitede eğitim yasağının anımsatılması üzerine Çelik, “Kız çocuklarını eğitimden mahrum etmek demek, sadece kadınları değil, bütün insanlığı cehalete mahkum etmek, karanlığa mahkum etmek demektir. Hiçbir kimsenin buna hakkı yok. Ayrıca kendi üniversitelerindeki kız öğrenciler, kızlar, oradaki arkadaşları, kız öğrenci arkadaşları, üniversiteye sokulmadığı için o üniversiteyi terk eden erkek öğrencileri ve öğretim üyelerini de tebrik ediyoruz. İnsanlığı hiç kimse böyle bir cehaletle baş başa bırakmaz.” değerlendirmesini yaptı.
Bunu hiçbir şekilde kabul etmediklerini belirten Çelik, bu kararın düzeltilerek, kız çocuklarına sağlıklı bir şekilde eğitim öğretim imkanının sağlanması gerektiğini ifade etti.
“Devleti yeniden inşa etme süreci ne demektir?”
Altılı masa hakkında eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sosyal medyadan yaptığı açıklamaya ilişkin soruya da Çelik, altılı masanın nasıl hareket etmesi gerektiğine dair HDP kesiminden pek çok beyan geldiğini söyledi.
Burada ikili bir tavır olduğunu belirten Çelik, “Bunlardan bir tanesi şu, HDP’den altılı masaya, ‘bizi resmen burada bir ortak kabul etmiyorsanız, bizden oy istemeye de gelmeyin’ gibi bir yaklaşım var. Öbür taraf buna sessiz kalıyor, sanki onları resmi ortak değil de fiili ortak gibi konumlandırmaya çalışıyor.” diye konuştu.
Çelik, buradaki en önemli meselenin milletin karşısına şeffaf çıkmak olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Şimdi bu ifadelerde altılı masaya yön verme, altılı masanın içinden bir yetkiyle konuşma şeklinde bir şey ve bu uzun zamandır devam ediyor. Bu tip ifadeler kullanıldığı zaman da altılı masadan daha pozitif karşılıklar geliyor.
O açıklamada bir başka bölüm var, asıl altılı masanın ona cevap vermesi lazım. Devleti yeniden inşa etme sürecinden bahsediyor. Bu devleti yeniden inşa etme süreci ne demektir? Altılı masa bu kavramsallaştırmaya ne diyor?”
“Aranızda koltuk kavgası yapmayın” ifadesini, “PKK’nın birtakım sosyal örgütlenmelerini nasıl konumlandırdıklarını” altılı masanın nasıl değerlendirdiğini soran Çelik, “Altılı masadakiler bunlara ne diyorlar? Çıksınlar, buna cevap versinler. Bunlara açık, net, herhangi bir takiye yapmadan cevap verildiği zaman ortaya çıkacak tablonun çok vahim bir tablo olduğunu net bir şekilde görüyorum.” dedi.
Çelik, herkesin yeni yılını da tebrik ederek, “İnşallah yeni yıl, ülkemize daha büyük iyilikler, daha iyi zaferler, daha güzel hedeflere ulaşacağımız birtakım imkanlar sunar.” temennisinde bulundu.