Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Karşıyaka Kent Konseyi’nin Genel Kurulu’nda, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak
kararı hakkında konuştu.
Başkan Tugay çok üzüntülü olduğunu dile getirerek: “Ülkemizin demokrasi tarihine kara bir leke
olarak geçecek bir karar alındı. İstanbul Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay
hapis cezası ve siyasi yasak kararı almış mahkeme. Dünyanın en büyük metropollerinden biri olan
İstanbul’un belediye başkanlığını, halkın oylarıyla kazanmış ve bugüne kadar da çok saygın bir şekilde
bu görevi yerine getirmiş, tarafsız davranmış, vatandaşlarına hizmet ederken asla siyasi bir ayrım
gözetmemiş, ahlaklı, dürüst, çalışkan, genç, geleceğe dair hepimize umut veren bir insana sadece
belki de bir öfke anında dikkatsizce edilmiş bir cümle yüzünden böylesine ağır bir cezanın verilmiş
olmasını hiçbir şekilde hukuki görmüyorum. Bu kararın ülkemizin demokrasisiyle ilgili çok yanlış bir
karar olduğunu düşünüyorum. Bugün bir televizyon programına katıldım, orada bana bunu
sorduklarında demiştim ki ‘Bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan’a okuduğu şiir yüzünden hapis cezası
veren zihniyetle, bugün Ekrem İmamoğlu’na bu cezayı veren zihniyet aynı zihniyettir.’ O zaman da
ona karşı çıkmıştık, bugün de bunu yanlış buluyoruz. Bizler insanların fikir özgürlüğünü ve
düşüncelerini özgürce ifade etmesini savunan insanlarız. Böyle olmamamız gerekir. Demokrasiyi
içselleştirmemiz gerekir. Aksi takdirde yaptığımız seçimlerin, siyasi partilerimizin, ne de meclisin
hiçbirinin anlamı kalmaz” diye konuştu.
“KORKAN YÜREKLER CESUR OLMAK DURUMUNDA”
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay sözlerine şöyle devam etti: “Kent Konseyi’nde bunlar
konuşulmalı mıdır? Konuşulmalıdır. Kent Konseyi’ni kurarken de her türlü sivil toplum çalışması
yaparken de amacımız; halkın yönetime katılımını sağlamaktır. Bugün hepimiz özellikle bu salonda
bulunan sizler bunun öneminin en üst derecede farkında olan insanlarsınız. Bu nedenle sizlerle bu
duygumu, üzüntümü paylaşmak istedim. Sahip çıkmamız gereken bir şey var. Özgürce düşünmek,
çağdaş bir demokrasi, halkın temsiliyeti ve mümkün olduğunca demokratik ve katılımcı bir yönetimin
gerçekleşmesi. Bunu yapmazsak iktidarda olanın gücü ile onun baskısının izin verdiği kadar demokrasi
gerçekleşir. Bunu yapmazsak ezilen gittikçe daha fazla ezilmeye devam eder, sadece elitlerin veya bir
grup kitlenin yönettiği bir ülkeye döner. Böyle bir yönetim anlayışından asla adalet, eşitlik, insan hakkı
çıkmaz, istismarların önüne geçilmez. Gün olur ülkenin ormanları da yakılır yıkılır, yerlerine kimi
zaman maden açılır, oteller yapılır. Gün olur tarikat çatıları altında çocuklar tecavüze uğrar, onların
hakkı da korunmaz. Bizler gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Bizler bu yanlışlarla mücadele etmenin
zorunlu olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Eğer kendi haline bırakırsak düzelmeyeceğini,
kötüye gitmeye devam edeceğini anlamak ve bununla ilgili olarak mücadele kararlılığını ortaya
koymak zorundayız. Bunu hayati buluyorum. Ülkemiz tarihi bir karar verirken hiç kimsenin bu
yaşananları ve gerçekleri göz ardı etme hakkı yok. Susan ağızlar konuşmak zorunda. Korkan yürekler
cesur olmak durumunda. Aksi takdirde emin olun yarın sizin kapınızı da çalan, çocuğunuza da o
tehdidi yapan bir anlayış ile karşılaşacağız. Türkiye Cumhuriyeti kahramanca bir ulus kurtuluş
savaşının sonrasında dünyaya gelmiş en büyük liderlerden birinin kurduğu bir ülke. Türkiye
Cumhuriyeti asla geri kalmış zihniyetlere teslim edilmeyi hak eden bir ülke değil. Ben bunları hamaset
olsun diye söylemiyorum. Hatırlatma olsun diye söylüyorum. Her Türk vatandaşı böyle bir ülkenin
vatandaşı olduğunu hatırlamak zorunda. Bu ülkenin medeniyeti de demokrasiyi de sonuna kadar hak
ettiğini, bu milletin böyle bir millet olduğunu hatırlamak zorunda. Bunu hatırladığını herkese anlatmak
zorunda. Bu dönem öyle bir dönem. Bugün bunun yapmazsanız gerçekten geç olacak. Telafisi zor çok
kötü bir döneme gireceğiz. Bunların gereğini yere getirirken, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e inanan
insanların kendi arasında kişisel çıkarlar nedeniyle ya da sudan sebeplerle ya da birilerinin aldatması
sonucu birbirinden ayrışma hakkı yok. Herkes bu mücadelede ortak olacak. Şu parti ya da bu parti
demiyorum. Ben CHP’liyim hepiniz biliyorsunuz tabii ki ama ben parti adı telaffuz etmiyorum.
Adaletsizlikten, demokrasinin olmamasından bahsediyorum. Önümüzdeki günleri eğer inanıyorsanız
mücadelenizi en doğru şekilde devam ettirerek geçirin. Sakın ola tek bir saatinizi bile boş geçirmeyin.”