29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda ‘Spor Müzesi’ sözü aldık Konak belediye başkanımız sevgili Abdül Batur’dan. Cumhuriyet tam da budur işte. Cumhuriyet’e bize kazandırdıklarına değer vermek ve de yaşatmaktır. Kutlu olsun.
Öyle uzun uzadıya anlatmaya, anlatmak için gayret sarfetmeye gerek yok.
İhtiyacı da yok Cumhuriyet’in.
Bakın insanlara.
Kendinde ne eksikse onu ön plana çıkarır.
Para mı ?
Hep para konuşur.
Övünür mü, pek bi beğenir mi kendini.
O sıfatlar ağızdadır.
Gelelim Cumhuriyet’e.
İnsan olabilmek insan gibi kalabilmek insan olmaktır.
Gerisi gelir zaten.
Karakter, fazilet, adalet, metanet, asalet.
İnsan olabilmek dedik ya.
İnsan olabilmenin ilk koşulum da paylaşmaktır.
Yaşam bu, ne olacağı belli olmaz.
Buyrun size paylaşmak buyrun Cumhuriyet, buyrun Cumhuriyet Bayramı.
Başımın tacı, ustam, üstadım İbrahim Irmak ağabeyim aradı; ‘Davet var gidelim mi ?’
Hay hay, başım gözüm üstüne.
Koskoca ama koskoca’nın saygı duyduklarımdan İbrahim ağabey davet eder de gidilmez mi ?
Öyle her yere gitmem, gidemem, seçiciyimdir.
Konak Belediyesi’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama etkinliği.
Mimar belediye başkanımız Abdül Batur da davet edince, gel de gitme.
Konak Belediyesi Basmane Semt Merkezi’nde.
Harika bir yer, ilk kez gittim gördüm.
Tarihi bir konak, çok güzel restore edilmiş.
İki katlı bina, arka taraf açıklık.
Sahne, sinema perdesi, koltuklar olan yeri de var.
Atamızı gördük, Cumhuriyet’i nasıl kurduğunu.
Bir kez daha yaşadık, hissettik.
Şu an belki de hiçbiri hayatta yok.
O zamanın bebeleri bile.
Her kimin emeği, hakkı geçtiyse.
İsimli, isimsiz.
Allah hepsinden binlerce kez razı olsun mekanları cennet olsun.
Haklarını umarım, inşallah, sanırım helal ederler.
Cumhuriyet paylaşmaktır dedik ya.
Vefadır, ahde vefadır, emeğe saygıdır.
Kadroya bakar mısınız ?
Okan Yüksel, İbrahim Irmak, Esat Erçetingöz, Atilla Köprülüoğlu, Bedri Kurtuluş, Ertan Sayın, Abdül Batur, Akın Küçükoğullarından ile şahsım Metin Aydınoğlu.
Liste alfabetik yazılmamıştır, üstünlük derecesi filan da yok.
İnsan evlatları, cumhuriyet aşıkları o kadar.
Aralarında olmaktan onur ve gurur duydum, gurur da duyacağım her zaman.
İnsan, adam olmanın dışında.
Hepimizin sportif insanlarız, sporu, sporcu severiz, spora çalışmayı sevenleriz.
Bu tip yerlerde şahsi konular konuşulur.
Bu grup toplum, insanlık için çalışanlar grubu olarak.
‘Spor Müzesi’ konusu gündeme geldi.
İlklerin kenti İzmir diyoruz.
Cumhuriyet tarihine ve de daha öncesine gidince.
Çoğu vefat eden ahde vefa bekleyen, sporcularımız ve o sporcularımızı yetiştirenler.
Spor sadece futbolcu değildir.
Mesela Şakir Kuruş hocam, mekânı cennet olsun.
Evinde iki dolusu kupalar, madalyalar, takdir belgeler, fotoğraflar.
Ön ayak olduk yaşarken.
Alıp götürdüler imza karşılığı.
Korona öncesiydi, 3 yıl olacak neredeyse.
Ne müze var ne de o harika hatıratların izi.
Kâğıt olanlar nemlenmiştir, kupalar küflenmiştir.
İş bilmez, hatır gönülle oraya giren birilerinin eline düştüyse.
Ne anlar ki ?
Su kupası bile avantadır, beleştir, hediyedir de ondan.
Sahi nerde, o muhteşem alın teri ürünleri.
Hem de helalinden.
Mimar Abdül Batur başkanımız söz verdi; ‘Üzülmeyin yer bulacağız, yaşatacağız’.
Cumhuriyet fazilettir, ahde vefadır dedik ya.
Mütevazi bir resepsiyondan bu hayırlı oluşum çıktı.
Bunu bize yaptıran da şans veren de CUMHURİYET’tir.
Yaşa var ol yaşa Cumhuriyet.
Hakkını helal et, 99 yıldır kahrımızı çekiyorsun.
Sen bizsiz, biz de sensiz asla olamayız.
Mustafa Kemal ve yoldaşlarına minnetle, şükranla, rahmetle.
Yaşasın Cumhuriyet, iyi ki var.
Kutlu olsun…