İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Rusya-Ukrayna krizinde barış için Türkiye’nin rol aldığı arabuluculuğu değerlendirdi.
İletişim Başkanlığı tarafından bugün “Ukrayna’da Savaş: Bölgesel ve İnsani Sonuçlar” Konferansı düzenlendi
Konferansta ise açılış konuşmasını, İletişim Başkanı Fahrettin Altun gerçekleştirdi.
Savaş ilgili son durumu değerlendiren Altun, Türkiye’nin bölgesinde oluşturduğu ağırlık merkezinin yıllarca saklanmaya çalıştığını belirtip, son olarak aktif rol alınan Rusya- Ukrayna krizindeki arabuluculuğa değindi.
Fahrettin Altun: Ukrayna krizindeki arabuluculuğumuz tesadüf eseri değildir VİDEO
“Başarılarımızın son halkası…”
Türkiye’nin bu girişiminin tesadüf olmadığını söyleyen Altun, savaşın bitmesi için de oynanan son arabulucuğun “Yıllardır görmezden gelinen başarılarının son halkası” olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı;
“Barış için müzakerede Sayın Cumhurbaşkanımız öne çıktı ve öne çıkan başka siyasi lider de olamadı. Şunu açık bir şekilde vurgulamak isterim. Ukrayna krizi sırasında tüm dünyanın şahit olduğu arabuluculuk çabamız bir tesadüf eseri değildir. Aslında bu Cumhurbaşkanımız liderliğinde yürütülen Türk dış politikasının yıllardır görmezden gelinen başarılarının son halkasıdır.
“İki tarafın da güvendiği aktör”
Ukrayna savaşı sırasında önce Antalya sonra İstanbul müzakerelerinin ortaya çıkması, yıllardır bu tip krizlerde oynadığımız aktif roldür. İki tarafın aynı anda güvendiği bir aktöre dönüşmemiz yıllardır bu pozisyon için duruşumuzun neticesidir.
“Bizim için öncelik barışın temin edilmesi”
Ukrayna’da öncelik ateşkesin sağlanması. Türkiye bölgede sorunların çözümü için çabalayan en önemli faktör. Bizim için öncelik şiddetin sona ermesi, barışın temin edilmesidir. Ukrayna’daki masum insanlar üzerinden daha büyük hesaplar yapılmasını doğru bulmadığımız gibi bu sivillerin hedef yapılmasına şiddetle kınıyoruz. Yaptırımların sahada yaşanan dramı da sona erdirmediğini görüyoruz.
“Bu savaş herkesi bir gerçekle baş başa bıraktı”
Suriye’den Irak’a, Afganistan’dan Yemen’e, Libya’dan Arakan’a kadar insani trajediler üreten birçok noktadaki krizin hala çözüm beklediği hepimizin malumudur. Bununla birlikte şimdi Ukrayna ile Rusya arasında başlayan savaş başta Avrupa olmak üzere tüm dünya için son dönemin en yıkıcı ve can yakıcı olaylarından biri oldu. Bu savaş herkesi şu gerçekle yeniden başbaşa bıraktı. Çözümsüzlüğe itilip ihmal edilen en küçük bir sorun en küçük bir problem büyük felaketlere sebep olabilir. Daha küçükken söndürülmeyen bir kıvılcım dahi herkesi yakan bir yangına döneşebilir.
“Türkiye’nin bölgesinde oluşturduğu ağırlık merkezi saklanmaya çalışılıyor”
Ukrayna savaşının patlak verdiği günden bu yana dünya, bazı kesimlerin görmezden gelmeye çalıştığı bir gerçeklikle daha karşı karşıya kaldı. Son yıllarda gerek medya operasyonları gerekse sözde uzmanlar üzerinden Türkiye’nin bölgesinde oluşturduğu ağırlık merkezi saklanmaya çalışılıyor. Libya’dan Karabağ’a, Suriye’den Doğu Akdeniz’e Türkiye’yi ihmal ederek oynanmaya çalışılan oyunlar kendilğinden bozuldu.
Ukrayna savaşı ile birlikte herkes jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik testine tabi kaldı. Türkiye’nin bölgenin güvendiği ve esas itibarıyla bölgedeki krizlerin çözümü noktasında önemli rol üstlenen önemli bir aktör olarak ortaya koyduğu performans esas itibarıyla ortadaydı. Buna rağmen bu performans yeterince takdir edilmedi ve desteklenmedi. Türkiye’nin bölgesel ve küresel anlamda son 20 senedir oynadığı yapıcı ve istikrarlaştırıcı rol son bir kaç ay içerisinde bunu inkar edenler tarafından dahi kabul edilmek zorunda kaldı.
Dünyanın en zor coğrafyası
Türk dış politikasını ve bölgesinde izlediği güvenlik politikalarını tek taraflı ve haksız eleştirilerle hedef yapanlar için Ukrayna savaşı özelinde ana prensiplerimizi ve parametrelerimizi bir daha hatırlatmak gerekiyor. Herşeyden önce Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın jeopolitik anlamda dünyanın en zor coğrafyası olduğu unutulmamalıdır. Özellikle son 20 senedir denizden ve karadan sınırdaş olduğumuz devletlerin birçoğu ya komşuları ile sınır problemleri yaşadı ya da uzun yıllar süren iç savaşların kurbanı oldu. Yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği çatışmalar bu coğrafyada gerçekleşti. Milyonlarca insan tüm dünyanın gözleri önünde evini barkını kaybetti.”