Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayiinde geçen on yılda attığı adımlar meyvelerini vermeye devam ediyor. Bu konuda en önemli kazanımlardan biri hiç şüphesiz ‘Nasıl yapılır?’ kabiliyetinin farklı alanlarda süratle kazanılması.
Kazanılan bu kabiliyetin yansımasını net gördüğümüz alanlardan biri de deniz platform ve sistemlerinde gelinen nokta. Kendi ihtiyaçları doğrultusunda değerli adımlar atan Türkiye’nin en önemli hedeflerinden biri de milli mini denizaltı üretebilmek.
TRT Haber’den Sertaç Aksan’ın haberine göre; geçtiğimiz günlerde STM tarafından mini denizaltı üretimine dair ‘Bu konuda çalışmalarımız süratle devam ediyor’ açıklaması dikkate değer… Peki Türkiye gibi üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke için mini denizaltı ne anlama geliyor? Bu araçları üretebilecek seviyede miyiz? Daha da önemlisi özellikle Yunanistan’ın hızla silahlanması sonucu sıkça konuşulmaya başlanan ‘Ege’deki dengeler’ meselesi mini denizaltılar cephesinden nasıl görünüyor?
YÜKSEK TEKNOLOJİYİ ÜRETEBİLECEK NOKTADAYIZ
Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan süreci yakından takip eden isimlerden biri… Türkiye’nin denizaltı inşa becerisini anlatırken “Denizaltının ruhuna uygun olarak sessiz ve derinden giden bir süreç var” tanımını yapıyor.
Ankara’nın bu stratejik yaklaşımı 1980’lerden beri süre gelen denizaltı inşa programları sayesinde edindiğini belirten Erkan, her yeni üretimde daha fazla yerlileşme ve yeni üretim becerileri kazanıldığına işaret ediyor.
Son olarak Reis sınıfı denizaltıların inşası ile bu becerinin çok daha yukarılara çıktığını öğreniyoruz. Türkiye, bu sınıftaki denizaltıları inşa ederken yüksek teknolojileri milli platformlarına başarıyla uygulamış.
YERLİLİK ORANI ÇOK DAHA YÜKSEK OLACAK
Her ne kadar 1980’lerden bu yana denizaltı üretiminde bir şekilde var olsak da söz konusu mini bir denizaltıyı milli imkanlarla yapabilmek olunca ‘Becerebilir miyiz?’ sorusu akıllara geliyor.
Erkan öncelikle küçük denizaltıların yapıları gereği küçük hacimlerin içine çok fazla alt sistem inşa edilmesi gerektiği için daha zahmetli olacağının altını çiziyor. “Ama bu durum artık bizim gemi inşa sanayimizin altından kalkabileceği bir iştir” dedikten sonra devam ediyor:
“STM-500 diye kodlanan milli mini denizaltı küçük ölçüleri sayesinde teknolojik olarak yerlilik oranımızın çok daha yüksek olacağı bir platform olacak. Ülkemizin kimi stratejik alt sistemler konusunda ne tür ambargolara maruz kaldığı herkesin malumu. Üreteceğimiz mini denizaltılar ile bu alandaki dışa bağımlılığın en alt seviyede kalacağı bir sınıf ortaya çıkacak.”
YAKIN SULAR İÇİN MİNİ DENİZALTILAR ‘OYUN DEĞİŞTİRİCİ’ OLACAK
Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan’ın üzerinde durduğu bir diğer konu da denizaltıların varoluş ve operasyonel becerileri sebebiyle ‘sualtının hayaletleri’ olduğu gerçeği…
Bu platformları ‘Güçlü, yüksek menzile sahip, suyun altında uzun süre kalabilen araçlar’ olarak niteleyen Erkan bu noktada Türkiye’nin jeostratejik konumuna işaret ediyor ve mini denizaltıların neden önemli olduğunu anlatıyor:
“Adalar denizi olarak da geçen ve derinliği kısmen az olan Ege Denizi ile kapalı bir deniz olan Karadeniz gibi alanlarda büyük denizaltılar ile istediğiniz sonucu elde etmeniz pek mümkün olmayabilir. Evet, artık global bir oyuncu olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin Reis sınıfı gibi teknolojinin en üst seviyede yakalandığı denizaltılara ihtiyacı var. Ancak yakın sular için de hem üretimi hem de işletmesi maliyet etkin olan mini denizaltılar bizim için hayati önemde. Bu nedenle STM-500 tipi küçük denizaltıların bölgemiz için ‘oyun değiştirici’ olacağına inanıyorum. Unutmayalım ki, küçüklük aynı zamanda sessizliği de beraberinde getirir. Karşımızda Reis sınıfının benzeri denizaltıları olan komşularımız var ancak STM 500 gibi küçük ve sessiz bir denizaltı sahibi olan yok. Bu nedenle üreteceğimiz yerli ve milli mini denizaltının oluşturacağı tehdit hem farklı hem de daha büyük.”
MİNİ DENİZALTININ EKONOMİK VE POLİTİK SONUÇLARI DA OLACAK
Savunma sanayii ürünlerinin sadece saha üzerinden değerlendirilmesi resmin bütününü eksik bırakıyor… Kozan da bu eksiği gidermek için mini bir denizaltı sahibi olmanın ekonomik ve siyasi açıdan ne gibi kazanımlar sağlayacağına da dikkat çekiyor.
“Bir tehdidi bertaraf etmek için karşınızdaki ülkenin atması gereken bazı adımlar oluyor. Bunlardan ilk akla gelen daha fazla para harcayarak karşıdakinin sahip olduğunu platformdan daha iyisini edinebilmek” bilgisini veriyor.
Türkiye’nin mini denizaltı üretecek kabiliyeti var. Ancak komşularımızda bu yeteneğe sahip olan yok. “Bu da onları daha fazla para harcamaya ve benzer ürünleri ithal etmeye zorlar” diyor Erkan. Ekonomik olarak zorlanan bir ülkenin politik açıdan da sıkıntılar yaşayabileceğinin altını çizerek, mini bir denizaltının karşı tarafta bırakacağı tali hasarlara da vurgu yapıyor.
MİNİ DENİZALTIYI DÜNYAYA SATABİLİRİZ
Türkiye’nin savunma sanayiinde ortaya koyduğu ürünler dünyanın farklı pazarlarında alıcı buluyor. Haliyle mini denizaltı üretiminin gelecek dönemde ihracat için nasıl bir potansiyel taşıdığını merak ediyoruz… Kozan Selçuk Erkan yanıtlıyor:
“Türkiye askeri gemi inşaat sanayinde son yıllarda üst lige çıktı. Küçük denizaltı konusunda aslında tam da taktik sınıf İHA’lardaki pozisyondayız… Türkiye taktik sınıf İHA’lar üretmeye başladığında dünyada sadece büyük sınıf ya da pahalı taktik İHA’lar vardı. Ancak Ankara doğru bir tercihle dünyada bu pazarı ateşledi desek yanlış olmaz. Küçük denizaltıda da şu anda tam olarak buradayız. Yani batı ya çok büyük ve pahalı ya da çok teknolojik ve pahalı denizaltılara yönelmişken bu tip küçük denizaltıya yönelmemiz bizim için farklı bir pazar oluşturabilir. Fransızların ve İtalyanların bu konuda tasarım çalışmaları var. Ancak iki ülke de bu süreçteki riski alıcı ülkenin sırtına yüklemek istiyor. Daha net bir ifadeyle, ellerini taşın altına koyma niyetleri yok… Tam da böyle bir ortamda kendimize üreteceğimiz mini denizaltı gerçekten de pazarı bambaşka bir yere taşıyabilir. Denizaltılar çok büyük. Teknolojisi çok gelişmiş. Haliyle işletme maliyeti de bir hayli yüksek. Dünyada denizaltına sahip olmak isteyip de bunca yükün altına girmek istemeyen çok sayıda ülke var. İşte bu noktada Türk üretimi mini denizaltılar aranan kan olabilir. Bu nedenle ben milli mini denizaltıların aynen İHA’lardaki gibi farklı bir güç çarpanı olacak potansiyele sahip olduğuna inanıyorum.”