TÜRKİYE’nin de içinde yer aldığı Akdeniz bölgesi, en belirgin ve hassas iklim değişikliği noktalarından olacak. Bölgede yüzey sıcaklıklarının bu yüzyılın sonunda en az 3.5 derece artacağı, bununla birlikte yaz ısınmasının, küresel artıştan en az yüzde 50 daha fazla olacağı öngörülüyor. Hesaplamalara göre, Akdeniz’de yüzey sıcaklığı, geçen her on yılda yaklaşık 0.4 derece arttı. Yaz sıcaklıklarında gerçekleşen artış, kuzey yarımküre ortalamasının üzerinde kalırken bu trend güçlü şekilde sürecek. Özellikle Türkiye, Balkanlar, İber Yarımadası ve Kuzey Afrika’da küresel sıcaklık artışının iki katına varan değerlerin görülmesi bekleniyor. Bu durumun gıda güvenliğini tehdit etmesinin ise kaçınılmaz olduğu belirtiliyor.
TÜNELİN UCUNDA IŞIK YOK
Çalışmalar, Akdeniz’de toprak neminde kaydedilen düşüşün son 250 yılda eşi görülmemiş boyutta olduğuna işaret ediyor. Dahası, Mısır’dan Suriye’ye oradan da Türkiye’ye uzanan, Akdeniz’in doğu sahillerini kapsayan Levant bölgesinde 1998-2012 yıllarında görülen kuraklık son 900 yılın en kötüsüydü. Uzmanlar, bölgede yaşanan şiddetli çatışmaların temelinde kuraklık kaynaklı ekonomik sıkıntıların yattığına dikkat çekerken iklim değişikliğinin etkileri daha anlamlı hale geliyor. Tünelin ucunda ise ışık yok. Emisyonlarda ani, kalıcı ve sert bir düşüş yaşanmaması halinde Akdeniz’de aşırı kuraklık olasılığının yüzde 300 artacağı hesaplanıyor. Uzmanlara göre, iklim değişikliği, toprak nemini son bin yılda gözlemlenen değerlerin dışına atacak.
SICAK, DAHA SICAK
Akdeniz yazlarının ısınmasıyla, sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğu da artacak. Hesaplamalara göre küresel sıcaklıklarda 2 derece artış yaşanması halinde, artık kaçınılmaz olan 1.5 derecelik artışa kıyasla gece sıcaklığının 20 derecenin üstünde olduğu gün sayısı Akdeniz ve güney Avrupa’da yüzde 60 daha fazla olacak. Halihazırda aşırı sıcakların yoğunluğu ve sıklığında önemli artışlar görülürken bunun tersi olarak aşırı soğuk olaylarında önemli düşüşler yaşanıyor. Özellikle yaz aylarında gündüz sıcaklıklarındaki maksimum değerlerin artması, soğuk gece sayısının ise kritik şekilde düşmesi bekleniyor.
KORONA DOĞAYA YARADI
IPCC raporunda, korona salgınının çevreye olumlu etkilerine dair iddialar ilk kez net biçimde teyit edilmiş oldu. Buna göre, COVID-19’un yayılmasını önlemeye yönelik tedbirler sonucu, büyük ölçüde ulaşım sektöründe görülen daralmanın da etkisiyle, insan kaynaklı NOx emisyonu aylık bazda geçen nisanda yüzde 35 azaldı. CO2 emisyonunda da yılın tamamında yüzde 7 düşüş görüldü. Kirleticilerde görülen bu azalma dünyanın çoğu bölgesinde hava kalitesinde geçici ancak saptanabilir iyileşmeye yol açtı. Bununla birlikte uzmanlar, CO2 emisyonlarındaki kısa vadeli azalmaların küresel sıcaklıklar üzerinde tespit edilebilir bir etkisi olmadığını vurguluyor. Kalıcı iyileşme için birkaç on yıllık emisyon azaltılması şart.
KURAKLIK BİN YILIN ZİRVESİNDE
Rapora göre, bölge kuraklık anlamında dikkate değer değişiklikler yaşıyor ve kanıtlar bunun insan kaynaklı olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle 1960’tan bu yana yapılan çalışmalar, yağışlarda görülen düşüşte insan etkisine işaret ediyor. Güney Afrika ve Akdeniz gibi zaten kuru ve sıcak olan bölgelerin giderek daha kuru olması beklenirken, bu alanların büyüklüğü de artacak. Uzmanlara göre Akdeniz, Güney Amerika ve Kuzey Amerika’da kuraklıklar, son bin yılda görülenlerin şiddetini çok aşacak.
ORMANLAR DAHA SIK YANACAK
Küresel ölçekte ısı dalgaları ve kuraklık olayları artarken, son yüzyılda güney Avrupa, kuzey Avrasya, ABD ve Avustralya’da hava koşulları orman yangınlarına daha elverişli hale geldi. Çalışmalara göre, 1979 ve 2013 yılları arasında küresel çapta yangın sezonundan etkilenen alanlar 2 kat, yangın mevsiminin uzunluğu da yüzde 19 arttı. Kuraklık ve ısı dalgalarının şiddetinin artması beklenen Akdeniz’de orman yangınlarının sıklığının da artması öngörülüyor. Bu arada, Avustralya ve ABD’nin batı bölgelerindeki orman yangını artışı insan kaynaklı iklim değişikliği ile ilişkilendiriliyor. Her iki ülke 2019-20 sezonunda çok büyük orman yangınlarıyla mücadele etmişti.