Muğla’nın Datça ilçesi açıklarında iki gün önce sadece 12 saat içerisinde en büyüğü 5.5 büyüklüğünde 131 deprem meydana geldi. Orman yangınlarından etkilenen bölgede deprem hareketliğinin de yaşanması endişeye sebep oldu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir söz konusu sarsıntılarla ilgili “Yaşanan deprem fırtınaları kırılan fayın enerjisinin boşalmasını sağlamakla birlikte, komşu faylar üzerinde stres birikimlerine neden olabilir” uyarısında bulundu.
Henüz orman yangınları tamamıyla kontrol altına alınamamışken yaşanan sarsıntılar hakkında uzman yorumu aldık. Ege kıyılarında büyük bir deprem beklentisi var mı? Prof. Dr. Sözbilir hurriyet.com.tr için 4 kritik soruyu yanıtladı.
1) 12 SAATTE 131 DEPREM BÖLGE İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?
Datça güneybatısında gerçekleşen depremler kuzey doğu ve güney batı uzanımlı denizaltı fayından gerçekleşti. Bu fay Nisiros Adasının hemen güneyinden geçiyor. Nisiros adası aktif volkan sınıfında değerlendirilen bir ada. Dolayısıyla buradaki depremler hem volkanik ve hem de tektonik deprem sınıfında değerlendirilebilir. Bu da volkanın derinliklerinde yer alan magmanın henüz katılaşmadığını sıcaklık-basınç değişimlerine ve sismik aktivitelere duyarlı bir bölgede yer aldığını söyleyebiliriz. Bu durum birbirine yakın büyüklükte ve çok sayıda depremlerin ardı ardına gelişmesine ve bir deprem fırtınasına dönüşmesine yol açıyor.
Benzer durumlar Nisiros Adası’nın güneyinde geçmiş yıllarda birkaç kez gerçekleşti. En son 2017 yılında yine 4-5 büyüklüğüne varan çok sayıda depremlerden oluşan deprem fırtınaları yaşanmıştı. Deprem fırtınaları kırılan fayın enerjisinin boşalmasını sağlamakla birlikte, komşu faylar üzerinde stres birikimlerine neden olabilir. Özellikle Marmaris, Datça, Bodrum, Gökova, Ören, Milas taraflarındaki faylar üzerinde güncel gerinim miktarının ölçülmesinde yarar var.
2) BÜYÜK BİR DEPREMİ TETİKLER Mİ?
Bunların doğrudan büyük bir depremin habercisi olduğunu söylemek pek doğru bir yaklaşım olmaz. Geçmişte deprem fırtınalarından önce ya da sonra daha büyük ölçekte depremlerin geliştiği biliniyor. 2020 yılı başlarında Akhisar çevresinde ve daha sonra Midilli adası güneyinde de binlerce depremin olduğu çok sayıda deprem fırtınaları yaşanmıştı.
3) EGE VE AKDENİZ DEPREM AÇISINDAN NE KADAR RİSKLİ?
Ege bölgesi güneyde Girit Adasından geçen levha sınırı niteliğindeki Helenik dalma-batma zonu ve kuzeyde Marmara Denizi altından geçen Kuzey Anadolu Fayı arasında 600 kilometre genişliğe varan büyüklüğe sahip bir bölge. Bu bölge dünyanın sismik yönden en aktif bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Akdeniz Bölgesi de ayın derecede sismik açıdan tehlikeli bir bölge. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgesini güneyden sınırlayan Helenik dalma-batma zonu tarihsel dönemlerde 8 büyüklüğüne varan mega depremler üretmiş ve özellikle Antalya ve Muğla ili kıyılarında tsunamiye neden olmuş. Bu açıdan bakıldığında doğal afetlere hazırlıklı olmak için risk azaltmaya yönelik eylemlerde bulunmak hayati derecede önem arz ediyor.
Peki deprem fırtınası nedir?
Deprem fırtınası, birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilen, belirli bir ana şok olmadan küçük bir alanda kümelenmiş depremler olarak değerlendirilmektedir. Deprem fırtınaları;
Aktif volkanik ortamlarda ve magma girişimleri sırasında meydana gelen stres yoğunluğu nedeniyle,
Yüksek boşluk suyu basıncı içeren hidrotermal sistemlerde ve aktif jeotermal alanlarda,
İnsan kaynaklı işlemler nedeniyle,
Eski zayıflık zonlarının yeniden aktif hale geçtiği bölgelerde,
Birbirleriyle doğrudan bağlantılı fayların birbirini tetiklemesiyle gelişebilir.
4) DEPREM FIRTINALARINI NASIL YORUMLAMAK GEREKİR?
Deprem fırtınalarının nedenleri düşünüldüğünde, ülkemizde meydana gelen depremlerin önemli bir bölümü deprem fırtınası açısından değerlendirilebilir. Bu anlamda özellikle Batı Anadolu bölgesinde Çanakkale-Ayvacık, Akhisar-Manisa ve Gökova depremlerini örnek olarak verebiliriz.
2020 yılında meydana gelen ve bir yıla yakın süren Akhisar-Manisa depremlerinde de bir yıl içinde en büyüğü 5.4 olmak üzere 8 bin üzerinde deprem meydana gelmiş ve yöre halkını uzun süre rahatsız etmiştir.
Sonuç olarak, deprem fırtınaları doğal yollarla meydana geldiği gibi, insan kaynaklı da gelişebilen ve Türkiye’deki gibi jeolojik yapıya sahip ülkelerde yaygın olabilen, büyük depremleri tetikleyebilecek niteliklere sahip doğa olaylarından biridir. Bu nedenle deprem fırtınalarının geliştiği bölgeler mercek altına alınmalı, bu bölgelerdeki sismik tehlike kaynaklarının deprem üretme potansiyelleri ile deprem risk durumları konusunda yapılması gereken çalışmalara ağırlık verilmelidir.