Demiş ki:
*
“Atilla Peker’i Kıbrıs’a götürdüğünüzü söylemiştiniz. Neden bir devlet görevlisini değil de Peker’i götürdünüz?”
*
Korkut Eken de cevap vermiş:
*
“Orada PKK ile çatışma olursa yanımda birisi olsun istedim. Bu tür olaylarda o günkü devlet stratejisine göre ‘eleman’ kullanılıyordu.”
*
Fakat ne yazık ki…
Saygı Öztürk, bu sefer de eksik bırakmış.
Yine sorulması gereken soruları sormamış.
*
Korkut Eken’e mesela şunları sormamış:
*
– Eleman mı dediniz?
– Nasıl yani?
– Eleman nedir?
– Nasıl belirlenir?
– Bir elemanlar havuzu mu vardı?
– Atilla Peker o havuza nasıl girdi?
– O dönem devletin kaç elemanı vardı?
*
Korkut Eken, bizim sorularımızı cevaplamıyor.
Saygı Öztürk’ten rica edelim.
Yarın da eksik bıraktığı bu soruları sorsun Korkut Eken’e.
*
Çünkü işin özü, bu soruların cevabında gizli.
SİZE FETÖ’CÜLÜĞÜN FOTOĞRAFINI ÇEKTİM
ALMANYA’DA cami, havra ve kilise açılıyormuş.
Havra için bir haham, kilise için bir papaz var.
Cami içinse…
Bir FETÖ’cü bulunmuş.
*
FETÖ’cünün fotoğrafını görür görmez şöyle dedim:
*
“Ben böyle tipik bir FETÖ’cü görmedim. Al bu fotoğrafı, ansiklopedilere FETÖ’cü maddesinin karşılığı olarak koy… Kurtarır valla.”
*
– O bıyıklar…
– O sırıtış…
– O “Her yola varım” ifadesi…
– O kendisini olduğundan farklı gösterme gayreti…
Hepsi ama hepsi…
Adamda vücut bulmuş.
*
Bundan sonra “Bana bir FETÖ’cünün fotoğrafını çekebilir misin Abidin” diye sorarlarsa…
“Buyurun, çekilmişi var” diyerek bu fotoğrafı takdim edeceğim.
BEŞ MADDEDE TAKSİM CAMİSİ
– BİR: Meydana sonradan eklemlenmiş izlenimi vermiyor, tam tersine meydanla doğal bir şekilde bütünleşmiş izlenimi veriyor.
*
– İKİ: Ne çok büyük ne çok küçük. Tam kararında. Ama ihtişamlı. İhtişamın büyüklükte olmadığının kanıtı gibi.
*
– ÜÇ: Zarif bir cami bu. Mimari tarzında bir zarafet var. Uzaktan da yakından da bakıldığında zarafeti fark ediyorsunuz.
*
– DÖRT: Önündeki tarihi su sarnıcıyla şahane bir şekilde bütünleşmiş. Sanki onun bir parçası gibi olmuş.
*
– BEŞ: İç süslemelerinde, dekorasyonunda sadelik hâkim. Şık ve sade… Yani tam da bir camiye yakışacak biçimde.
90’LARDA YAŞANAN 90’LARDA KALMALI
90’ların kâbus temaları şunlardı:
*
– Devlet içinde yuvalanmış çeteler…
– Susurluklar…
– Çatlılar…
– Koalisyonlardan kaynaklanan siyasetçi bürokrat çekişmeleri…
– Faili meçhuller…
– Siyasi cinayetler…
– Derin devletler…
Falan.
*
2021’in Türkiye’sini yapay bir biçimde böyle bir girdabın içine sürüklemek isteyenlere fırsat verilmemeli.
90’larda yaşanan 90’larda kalmalı. MÜPTELASI OLDUM
– Meyveli dondurmanın.
– Sekiz sezonluk dizilerin.
– Susurluk kitaplarının.
– Haluk Levent’in son albümünün.
– Balkon keyfinin.
– Günde 10 bin adım atmanın.
– “Aşılar geldi mi” diye sormanın.
AÇILSIN ARTIK KAFE VE RESTORANLAR
YAZ geldi.
Açık alanları olan kafe ve restoranları açın artık.
Ama “Saat 21.00’e kadar” falan türü saçma sınırlamalar getirmeden açın.
*
Vallahi sıkıldık. Vallahi özledik. Vallahi bunaldık.