Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 46’ncı Oturumu’nun yüksek düzeyli bölümüne video konferans ile katılarak bir konuşma yaptı. Zorlukla geçen bir yılın geride bırakıldığını ifade eden Çavuşoğlu, “Covid-19 ne kadar zafiyete müsait ve karşılıklı bağımlı olduğumuzu gösterdi. Çok taraflılık taahhüdümüzü yenilemeye ihtiyaç duyuyoruz. Pandemiyle mücadelede insan hakları temelinde bir yaklaşım şart. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, göçmenler, sığınmacılar ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişiler dahil tüm hassas grupların ihtiyaçlarına özen göstermeliyiz. Aşılara, ilaçlara ve tıp malzemelerine adil ve uygun fiyatlarla erişim hayati önemde. Küresel yardım çabalarımızın ve ülke içinde herkese bedava sağlık hizmeti tedarik etmemizin arkasındaki ilkeler bunlardır” şeklinde konuştu.
“20 YILDA ÖNEMLI REFORMLAR YAPTIK”
Türkiye’nin 157 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa pandemiyle mücadelede yardım ettiğini vurgulayan Çavuşoğlu, “Türkiye’de göçmenler ve sığınmacılar dahil herkese Covid-19 için bedava tedavi ve aşılama sağlıyoruz. İnsan haklarının yaygınlaşması ve korunması hükümetimizin temel önceliklerinden biri olmaya devam ediyor. Son 20 yılda önemli reformlar yaptık. Elbette, daha iyisi her zaman için mümkündür. Birçok terör örgütünün tehditlerine rağmen insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığımız devam ediyor. Yargı reformu stratejisi, geçen yıl kabul edilen üç yasama değişikliği paketi ve yakında açıklanacak İnsan Hakları Eylem Planı bunun somut örnekleridir” diye konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, İslam karşıtlığı ve nefret söyleminin yükseldiğini kaydetti. İslam ve Müslümanlar aleyhindeki saldırgan yayınlar ve nefret söylemlerinin dünya çapındaki yaklaşık 2 milyar inananı tahkir ettiğini belirten Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Evet, ifade özgürlüğü demokrasilerin temel taşıdır, ancak bu özgürlük başkalarının kutsal değerlerini tahkir etme hakkı vermez. Bir arada yaşama kültürünü ilerletmedikçe, ortak demokratik değerlerimizi ve sosyal bütünlüğümüze zarar verme riski taşırız. Terörizm, insan hayatını hedef alan önde gelen küresel tehditlerden biri olmaya devam ediyor. Kısa süre önce PKK terör örgütü Kuzey Irak’ta 13 masum insanı öldürdü ve dünya yine sessiz kaldı. Uluslararası dayanışma olmadan ve mevcut çifte standartlarla bu tehdidi ortadan kaldıramayız. PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ dahil çeşitli terör gruplarına masum insanlarını kurban veren bir ülke olarak terörün belirli bir ideolojisi olmadığını çok iyi biliyoruz. Suriye’de insanlar, rejim güçlerinin devam eden askeri saldırılarından ve terörist saldırılardan zarar görmeye devam ediyor. Türkiye’de geçici koruma altındaki 3,7 milyon Suriyelinin yanısıra, Suriye’nin kuzeyinde 5 milyon sivilin güvenliğine ve refahına doğrudan katkıda bulunuyoruz. BM’nin Suriye’ye yaptığı sınır ötesi insani yardımın yegane koridoru Türkiye’den geçmektedir. Bu koridor bile saldırı altında. Bu yardımı sürdürmek esastır. Dünyanın en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkesi olarak uluslararası yükümlülüklerimize riayet ediyoruz ve ev sahipliği yaptığımız kişilerin insan haklarına ve onuruna saygı duyuyoruz.”
“KIBRISLI TÜRKLER HAKSIZ İZOLASYONA MARUZ KALMAYA DEVAM EDİYOR”
AB ve FRONTEX’in gözü önünde sürekli meydana gelen geri itme uygulamasının derin endişelere neden olduğunu vurgulayan Bakan Çavuşoğlu, “İsrail, işgal altındaki Filistin topraklarında mutlak cezasızlıkla davranmayı sürdürüyor. Gazze’deki insanlık dışı abluka ve İsrail tarafından yasa dışı yerleşimlerin genişletilmesi insan hakları ihlali teşkil etmeye devam ediyor. Türkiye, Filistinlilerin başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarını esas alan bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti kurmaya yönelik meşru arayışını desteklemeye devam edecek. Libya’da Tarhuna’da her gün yeni toplu mezarlar ortaya çıkarılıyor. İnsan Hakları Konseyi, faillerin adalete teslim edilmesine katkıda bulunmalıdır. Çözüm için her türlü çabayı sarf etseler dahi Kıbrıslı Türkler insanlık dışı ambargolara ve haksız izolasyona maruz kalmaya devam ediyor. Bu baskılara rağmen Kıbrıslı Türklerin yaşayan bir demokrasi şeklinde işleyen kendi devletleri var. Dağlık Karabağ’da artık sürdürülebilir bir barış için tarihi bir fırsat var. Güney Kafkasya’da bölgesel sahiplenmeye dayalı barış ve refah girişimlerini desteklemeye devam edeceğiz. Ermenistan’ın da barışın ortağı olmayı seçmesini umuyoruz. Türkiye, Ermenistan’ın attığı her olumlu adıma olumlu cevap verecektir. Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde Abhazya ve Güney Osetya ihtilaflarının barışçıl çözümünü de desteklemeye devam edeceğiz. Türkiye, Kırım dahil Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekliyor. Kırım Tatarlarının tarihi anavatanlarında özgür ve güven içinde yaşama arzularını desteklemeye devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları durumunu da yakından takip ettiğini vurgulayan Çavuşoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“BM ve diğer uluslararası raporlardaki bulgulardan endişe duyuyoruz. Konuyla ilgili kaygı ve beklentilerimizi Çinli yetkililerle paylaşıyoruz. Bu konuda şeffaflık bekliyoruz. Türkiye, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterirken, Uygur Türklerinin ve diğer Müslümanların insan haklarının korunmasının öneminin de altını çiziyor. Yüksek Komiserlik heyetinin bölgeye olası ziyaretlerine ilişkin gelişmeleri takip etmeye devam ediyoruz. Çin’in daveti üzerine kendi milli heyetimizi de bölgeyi ziyaret etmesi için göndereceğiz. Jammu-Keşmir’deki mevcut kısıtlamaları hafifletmesi için Hindistan hükümetine çağrımızı yineliyoruz. Sorunun barışçıl yollarla ilgili BM kararları ve Jammu-Keşmir halkının meşru beklentileri temelinde çözülmesini diliyoruz. Myanmar’daki insan hakları ihlalleri, özellikle Rohingalara karşı işlenen suçlar endişe verici olmaya devam ediyor. Myanmar Silahlı Kuvvetleri’nin hükümeti askeri darbeyle ele geçirmesini de kınıyoruz. Türkiye, herkes için insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için konseyle çalışmaya devam edecek.”